küçük parçalar koparıp elinizde yuvarlayarak stratejik noktalara yerleştireceksiniz.

hayır, kullanacağınız kareyi bi defa ikiye katlayıp açın yapıştırın.

unun yerine bişey koyamazsınız. market yolları taşlı. :(

bayat ekmek geldi aklıma ama emin değilim bi araştırmak lazım

nişasta koymayı aklından bile geçirme.

bayat ekmek falan olmaz da kek çikolatalıysa eğer içindeki yumurta miktarını arttırıp fondan yapma yolunda ilerleyebilirsiniz.

kakao?

irmik koyabilirsin ya da mısır nişastası.

komşu ?

muzla olur _> banana bread

gaza gelip komşunun kapısına dayandım. uyumuşlar çoktan. gecelikle falan kalkıp un verdi kadın yazık :/

severim sevmeyenleri anlayamayarak:)

hardal türüne bagli. ama sevdiklerim var.

severim.net

severim.

hayır

sevmem ayrıca ketçap, mayonezide sevmem. bunlarla birlikte yenilecek yemekleride sevmem. tad olarak çok baskınlar.

çok nadir severim. salonda da pek sevmem.

"Nasıl hırbo kriterlerim varsa artık, hardal seven insan 1-0 galip geliyor gözümde."

diye bir tweet atmıştım geçen yıl. Gerisini var sen hesaab'et.

severim, sevmeyen ölsün derim

evet, severım

bayılırım. etle mükemmel, salataya bile eklerim.

ay sevmeyenler ölmesin de, bana herkes şaşırıyor hardal yiyorum diye, oysa kuhneninki gayet iyi gidiyor yav:/

dijon ise her turlu.

Tatlı ne olduğu belli olmayanı sevmem. Ballısını hiç sevmem. Hardal dediğin burnundan, kulağından çıkacak. Şimdi reklamlar;
www.colmans.co.uk

sevmem, seveni de sevmem.

sevmem , sevemem.

yeni sevmeye başladım hatta bugün ilk defa eve aldım geldim :)

severim

sevmem

severim. sosisle bayılırım.

bim'de satılan scarlett. gece-gündüz-günlük. beklenmedik şekilde iyi.

Ultra prima keser seni ancak

kotex'in pamuklusu yine diğerlerine göre iyi. kokulular orkid gibi naylonumsu yüzeyli.

Orkid Ultra Deo Fresh - Normal.

Orkid'in bozduğunu düşünmüyorum ve kazara başka marka bir ped kullanmak durumunda kaldıysam, değişim zamanına kadar lanet ediyorum. Molped falan, geri kalan hepsi hikaye bence. Bir gün Orkid batarsa, kapanırsa ne halt ederim hiç bilmiyorum.

ben de orkid'in bozduğunu düşünmüyorum, başka marka kullanmam şahsen.
ilk tercihim her şekilde tampon bu arada.

kotex. orkid çok plastik geliyor.
tampon iyidir bi de şimdi menstrual cuplar çıktı toksik şok falan olmuyor hiç.

kotex çok bozdu. orkid ise bi 2-3 yıl önce bozmuştu ama ben kotexe lanet ederken sanki toparlamışlar. Platinum comfort (mor paketler) kullanmaya başladım, epey memnunum.

orkid hep poşetimsiydi, orkid platinum comfortu dene eski klasik orkidler gibi değil pamuksu.

kotex- kenzo çiçekli olan. gündüz kanatlı 10lu paket satılan

biçok şeyin testırı olmalı bence de evet.
menstrual kap iyiymiş, denenebilir.

bu konu kuantum fiziğine kadar gider arkadaşım öğretmenin yaşadığı 1 saatle mühendisinki karşılaştırılır. bunu yazan arkadaş'ın matematik ve mantık öğretmeninde sıkıntılar olduğu kesin tabi adamlar imkansızlıktan kendilerini geliştirememiş.

katılıyorum. bu öğretmenlerin zırlamaları hakikaten bitmedi gitti.

kendi maaşım niye düşük diye ağlamak yerine neden başkalarının maaşı sizleri ırgalıyor, en merak ettiğim konular listesinde bir numarada olabilir. başkalarını kıskanıp ağlayana kadar kendi maaşını artırmanın yollarını arasan, muhtemelen zengin olacaksın, ama doğu mantığı işte, arabesk. bizde niye yok yerine onda niye var.

bu kafayla daha çook 1000 lira alırsın mühendis kardeş.

not: beşiktaşlıyım, mühendis adayıyım. 6 dersim kaldı.

mühendislerin maaşı düşükse öğretmene niye sataşıyorsunuz amk. doktorlar hiç konuşmasın o zaman ? siktirin gidin.

saçma. öğretmen ne yaparsa yapsın ayda 6500 lira kazanamayacaktır. (özel ders vs hariç. mesai yaparak yani).
insanların saatlik ücretinin çok olması demeke çok kazandıkları manasına gelmiyor ne yazık ki. önemli olan ay sonunda hesaba yatan para.

2000 lira para mı yahu? öğretmen bununla kira mı ödeyecek, ulaşım mı sağlayacak, yeme içme masrafı mı yapacak, kültürel etkinliklere katılıp kendini geliştirmek için kitap/ekipman mı alacak? sonra eğitim sistemi çok rerörö.

üstelik bence mühendislik öğretmenlikten üstün bir meslek değil. bunlara ek olarak, mühendis iş yerinden çıkınca işi bitiyor ama öğretmenler bir sonraki gün için hazırlık yapıyor, sınav hazırlıyor, sınav kağıdı okuyor, ödev kağıdı okuyor ve bunlar mesaiye dahil olmayan şeyler. öğretmenleri koruyacağım aklıma gelmezdi ama bence bu şekilde bir hesaplama haklı değil.

bir mühendislik aday adayı olarak bunları ilk olarak yeni başlayan öğretmen; 1.600 alıyor. onu da atanırsa alabiliyor. atanamazsa kafasını alıyor.

o şekliyle 1.78 liraya çalışıyor saat başına.

ayrıca mühendis maaşıyla öğretmenlik maaşının karşılaştırılması abes. 1.600 lira için insanlar güneydoğu'da pkk istanbul'da hayat pahalılığıyla uğraşıyor. öğretmen mesleğini ve kimlerle çalışacağını seçemez. köye gider, tek göz odada 2 sene kalır; kimse yaşıyor mu sormaz. öğretmen başka meslek yapamaz, yaparsa atılır mesleğinden haliyle tek gelir kaynağı bu 1.600 lira. bu para 25 yıllık öğretmende 2bin lira oluyor.

yeni mezun bir mühendise 1500 lira veren işveren de, taze öğretmene bu şartları sunan sistemde de birbirine sövenler gerçek sorun.

atanamayan öğretmenler mevzuu; devlet bölüm açarsa insanlar da bölüme girer. devlet gelecek 5 senede kaç öğretmene ihtiyacı olacağını hesaplayamıyorsa, ona göre kontenjan ayarlayamıyorsa; sadece yök'ü değil kendini feshetsin, biz de rahatlayalım.

ayrıca bir öğretmen sadece ders saatlari içerisinde çalışmıyor, bu bir türlü anlaşılamadı gitti, başka bir dolu görevleri var yazılı okumaktan, gelışım raporları doldurmaya, veli görüşmelerinden, seminerlere... öğretmen yalnızca derse girmiyor.

bir mühendis neden bir öğretmenden daha üstün olmalı ki? bi teknik resim, iki tane de yalandan mekanik dersi alınıyor diye bu neyin tribi ya. amınakoyim kafaya bak ya mühendisin 6500 üne bişey demiyorlar da öğretmenin 2000 lirası adamlara dert oluyor, bu neyin çekememezliği. aynı mantıkla bir imam günde 5 vakit namaz kıldırsa, abdestiyle birlikte her biri 15 dakikadan 2 saat etmiyor. olm gelin itiraf edelim hiçbirimiz doktor olamadık ve özel hastanelerde doktorların kazandığı 15-20 milyarlara hepimiz köpek gibi imreniyoruz. ama adam hayatının her eğitim aşamasında takmış bize, tıp fakültesi okumuş abi, götümüz yemiyor laf etmeye. ondan sonrası belli, mühendislikle uzaktan yakından alakası olmayan salak salak dersler yüzünden piç edilmiş bir öğrencilik süreci, devamında da ceza gibi 1000 lira maaş. sonra öğretmene sardır. şimdi burda herkes kendi örneklerini verebilir ama en azından şu genelleme yapma hastalığını bırakın abi artık.

bana türkiyede patent sahibi olan kaç mühendis sayabilbilirsin?
kalanların hepsini at çöpe derim.
Mühendislere verilen para çok bile bence...

türkiye de bu ünvanı hak etmeyen bir çok kişi var bence, sadece imza atıp ben mühendisim diye geziyorlar sonra 5000 maaş istiyorlar,

Hepsini at çöpe derim.

roket adam güzel demiş..
ayrıca, herkes için güzel bir dünya dilemek neden bu kadar zor..
bence insanlara batan öğretmenlerin sayı olarak çok olmaları ve haklarını aramak için mücadele ettiklerinde ses getirmeleri..
daha iyisi için hak talep ettiklerinde neden takdir edilmiyorlar da, "sus otur, sen zaten bu kadarını hak ediyorsun" deniyor? size ne hakikaten? herkes kendi şartlarını iyileştirmek için çabalasın bence.
kimse hakkını almıyorsa, devlete sisteme saldırın, öğretmenlere değil.

bok gibi para alıyolar üzerine 2 ay tatil yapıp o anda bile para alıyorlar.
İşini hakkıyla yapan öğretmene lafım yok ama öğretmenlik yan gelip yatma yeridir abi bizim ülkede. o sesini çıkartanlar haklıdır onlar gerçekten kendini bu işe verdiği için ona o para azdır emeğini karşılamaz ama diğer şerefsizler derse bile girmeden para kazanıyör. BEDEN EĞİTİMİ ÖĞRETMENLERİNİ SAYMIYORUM BİLE

+ bi milyon.

Öğretmenler bu ülkedeki en bilinçli olan insanlar topluluğunun belki başında geliyordur.700 ytl alan adam hayatından memnun değilse,sesini çıkarmıyorsa bu onun sorunu,filistin için toplanana kadar kendileri için toplansınlar o zaman.

bu kadar da sığ bakılmaz ki. öğretmenlerin ücret konusu burda daha önce tartışılmıştı burdan okuyabilirsiniz.

www.eksiduyuru.com

ayrıca bazı meslekler vardır dolgun ücret alması gereken, mesela dünyanın her yerinde hakimler, savcılar yüksek ücret alırlar, emekli edilemezler, amerikada bir hakim ya da savcı ihtiyacı olanı bildirir ve birebir aynı çeki alır. (hatta geçen yıllarda bir hakim ihtiyacının çok çok üstünde o güne kadar hiç istenmemiş bir para talep eder, aynısını da alır, daha sonra tekrar başvurur bu benim ihtiyacımdan fazla geri alın ben vericek misiniz diye sizi denedim, der. tabi sonra adama dava açarlar sen yasalarla dalga mı geçiyorsun diye) neden, mantığı rüşvet almaya teşebbüs etmesin diye denir.

öğretmenlerinde gerekli ihtiyaçları olan ücretleri alması gerekir. neden, çünkü öğretmen çağdaş olmalıdır kendini, eğitimle ilgili bilgileri araştırması gerekir, sinemaya gitmesi, istediği kitabı alması, değişik yerleri görmesi gerekir, öğrencilerden geri kalmaması gerekir, kısaca kafasının rahat olması gerekir ki başka şeylere takılmadan İNSAN yetiştirebilsin.

Valla ben de 4 yıllık bir üniversite mezunuyum. (Ankara Üni. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Antropoloji Bölümü). 6 yıl oldu mezun olalı, işim yok. Sosyal bilimler mezunu olduğum için, özel sektörde bölümümle ilgili bir iş koluna henüz rastlamadım. Devlette de antropolog kadrosu yok, henüz hiç açılmadı ben mezun olalı. Daha sonra ODTÜ'de yine sosyal bilimler alanında bir bölümde yüksek lisansa başladım. Ama onun da benim iş bulmama bir katkısı olacağını sanmıyorum. Geleceğe dair zerre kadar da bir umudum yok.

Şimdi bir işe girmek, kadro almak, sadece öğretmenlik bölümü mezunlarının mı hakkı? Biz okumadık mı, biz emek sarfetmedik mi? Eğer bize ihtiyaçları yoksa hiçbir iş kolunda, o zaman bütün üniversitelerdeki antropoloji bölümlerini kapatsınlar, hakkaten kapatsınlar da, ona ayıracakları kontenjanları başka bölümlere dağıtsınlar ki bizler de mağdur olmayalım. Her aklıma geldiğinde, o tercihi yaptığım güne lanet ediyorum ama artık çok geç...

Öğretmenlerin en azından özel ders verme, dersanelerde çalışma şansları var, benim o da yok...

ya kız milleti işte. kendi aralarında neler konuşuyorlar. takılma bence buna. uzun süreli değilse erkenden farketmişsin. benim hoşlandığım kız da porno izliyorum diye evet dememişti bana.

daha ne olsun kendini bir kızın pezengi yerine koymuşsun. helal olsun düzgün kızmış şansına küs kaçırdın gül gibi kızı.

kız haklı :D

Haklı bence. Saklamaya çalışman, silmek istemen ama unutman da bunun kanıtı. Şu yukardaki "kezban la bu" diyen arkadaşla beraber fanteziler kurun bence artık oturup.

bence de bekle cevap felan yazma özur dilediysen ve de seviyorsa o doner sana, dönmesi lazim

haksızsın, kız bir erkekle bu muhabbetleri yapsa ne hissederdin. haksızken kızın peşinden koşmak neden mallık olsun ki. seviyorsan çaba sarfet aşkta gurur olmaz.

kardeşim tebrik ediyorum öncelikle geçmiş olsun ucuz atlatmışsın. mental özgürlüğünün tadını çıkart.

ona tamam demişsin ama barışmak mı istiyosun ? o zaman niye tamam dedin de bi iki dil dökmedin acaba ? inşallah tez vakitte sevgili bulur da kurtulur senden :D

buradaki ilk sorun senin facebook msjlarını okuyor olması ama sen bunu cok dert etmiyorsun sanırım.
Diğeri için de empati kursan azcık anlarsın sanırım.ben olsam sinirlenirdim.
sana dokunamam artık boyutunda değil ama gereksiz bi geyik olmuş bence.

Biraz zaman verip sonra sakin ve düzgün bi şekilde konusursan çözülür sanki.

Want2die'a katılmadan edemedim arkadaşın kız değil erkek olsa aynı tepkiyi vermeyecekti. üstüne bir de mesaj okuyor tam dayaklık.

şu "tamam" dediğin mesajın içeriği umarım sadece "tamam"dır. böyleyse epik bir son olur çünkü.


- süleyman sn ne kdr igrnc bi insnmssn yha igrenyrm sndn sna dkunamam artk :s :s


+ tamam

bir de sormuşsun. kız arkadaşın haklı kusura bakma. çok leş bi muhabbet şu kadarı bile. kız arkadaşın da kendi arkadaşıyla aynı muhabbeti başka bi erkek arkadaşıyla çevirse ( sevgilin kendini pazarlasa, çocuk da pezevengi olsa vs) sen ne yapardın? aaa aşkım amma da geyik dönmüş ehehe mi derdin merak ediyorum?

sanırım soru kız arkadaşımın böyle mesajlarını gördüm şeklinde olsaydı cevaplar '' vay orospu '' olurdu, şimdi millet ''senin mesajlarını mı okuyor.s.s.s '' diyo.

cinsel göndermeler var ise sinirlenmiştir tabi ama mesajları okuması yanlış tabi

iş kurucaktım sermaye yapıcaktım diye kurtarmaya çalışsan olma mı ?

hem facebookuna girip mesajlarını okuyor, hem de bir arkadaşınla yaptığın bir espri yüzünden ayrılmak istiyor öyle mi? "tamam" diyip iyi bile yapmışsın. fena koymuştur şimdi.

adam zaten şifresini vermiş muhtemelen de karşılıklı verilmiştir niye sorun etsin ki mesajların okunmasını. bi erkekle yapsan da iğrenç muhabbet.

bir de neden veriyorsunuz facebook şifrelerinizi birbirinize? bunu hiç anlamıyorum ben zaten. mesela benim yakın bir arkadaşım sevgilisine facebook şifresini verse, kendisine mesaj atmak bile gelmez içimden. ne bileyim, ben ona bir şey yazıcam, kalkıp diğeri okuyacak. oldu olacak telefonu da yönlendirin, sizinle konuşmak isteyen herkes önce bir onunla konuşsun, denetimden geçsin bakalım. ayrıca pis bir muhabbet dönmüş, tabii biz burada o muhabbetteki cümleleri okumadığımız için ne kadar sağlıklı yorum yapabiliriz bilmiyorum ama, sana dokunamam artık olayı da ayrı bir abartılı durummuş. "tamam" cevabı ise gerçekten epic. ron dennis +1. Ve eğer gerçekten cevap "tamam"sa kız iyice delirmiştir haberin ola.

want2die +1 senin mesajlarını okumaya hakkı yok, bi de gelmiş marifetmiş gibi söylüyo. ayrıca geyik yapmışsın abartılacak bir şey yok hele dokunamam falan ne amk, ya ayrılmaya yer arıyomuş ya da ağır gerizekalıymış boşver düzgün kızlar bulursun.

öbür kızdan kimse bahsetmiyor. zaman kaybetmeden diğer kısı bafile sevgili ol.

kız haklı .

kız haklı.resmen pezevenklik yapıyormuşsun ?

iyi yapmışşşş

ne var bunda yahu? (mesajlarını okumasına hiç değinmiyorum)
benim erkek arkadaşımın bi kızla arasında "kızın orospu olması, sevgilimin de onu e5te pazarlaması" gibi bir muhabbet benim yanımda bile gerçekleşse bunu dert etmem. fantazi değil bu sonuçta, bildiğin geyik muhabbeti. romantik değil, bişey değil. erotik bile değil. bel altı espiri sebebiyle mi bu kadar bozulunuyor yani? sana dokunamam filan, ağır saçmalamış. sıkılıyor bence, drama yaratası gelmiş. salla gitsin.

ne var bunda yahu?

Ben bunun bir diğer versiyonunu yaşadım.
Benim hatun evde içiyor samimi bir erkek arkadaşı ile.
Haliyle belaltı sohbetlere de giriyolar,
Yatma vakti gelince, ben tek yatamam kesinlikle. Nolur evde tek başıma bırakma falan diyor.
Kapaklandı mı ne yaptı bilemiyorum artık.
Hatun bana bunu anlattığında artık her şey için çok geçti.

Bende ne var bunda yahu dedim.

ya bunu ciddiye alan bir kızla olmaz bence. biz neler neler konuşuyoruz annemle bile. hani geçtim sizin sevgililerinizle olan muhabbetinizi, ben gençken papatya pavyonda şarkıcıydım sonra baban kurtardı beni bu hayattan diyen bir annem var. sonuçta sen öyle dedin diye ne kız orospu oldu, ne de sen pezevenk. inşallah ron dennis'in yazdığı gibi bitirmişsindir. "tamam" diye. öylesi epic olurdu çünkü.

bunun nesi bel altı muhabbeti be adem? kadın kendi toplumunda tabu olan şarkıcılık olgusunu aşmış bununla dalga geçiyor. benim annem senin benim yaşıtlarımın annesinden +10 yaş büyüktür genel olarak ama kendi tabularını yıkmış. anne pompa var mı demiyoruz herhalde ne hasta adamlarsınız. sen başkasının özel yazışmasını oku sonra da nyse bn sna dknmycm snrm :s :s de üstüne. oooh ne ala. herkes her şakayı kaldıramaz, kaldırana yapılır. bu arkadaş da kaldırabilenle yapmış bunu anlatmaya çalıştım. herkesin kültürel aidiyeti farklı belki o kişi dar bir çevreden gelmiştir. o zaman anlaşabildiği kafasının götürdüğüyle birlikte olacak. böyle bağdaştırırım. insanlar ya adapte olurlar ya da kendilerince bir sosyal gruba eklemlenirler. iki taraf da fedakarlık yapsaydı anlaşabilirlerdi. böyle yani.

Herkes her şakayı kaldıramaz diyen sensin. Üstte de bu tarz şakaların arkadaş arasında olacağını söylüyorsun, bir de şöyle diyorsun: "...ya bunu ciddiye alan bir kızla olmaz bence." Hani herkes her şakayı kaldıramazdı? Neden bunu kaldıramayan insan çirkin oldu şimdi?

şuradaki cevaplara bakınca çoğunluğun neden yalnız olduğunu ve neden sevecek/sevilecek birini bulamadığımızı daha iyi anlıyorum.

içinde ne varsa; dışına da o çıkar. ağzından kelime olarak çıkar, davranış olarak çıkar, giyim tarzı olarak çıkar. "geyik yapma" tarzı olarak çıkar, espri yapma tarzı olarak çıkar...

ben de eksiye doğru giden yönü; kafalarına göre örneklendirerek "meşrulaştırmaya" çalışan zihniyetleri anlamıyorum. ama kalkıp "mal mısınız lan siz", "geyik lan bu" demiyorum... hele kızların aralarında neler neler konuştuğunu "sallayan" kesime söyleyecek söz bulamıyorum zaten (o genellemeyi yapmak için kendi kulağınızla ve kendi gözünüzle kaç örnek yaşadınız ağalar paşalar?) herkes her şeyi kendi çapı kadar algılıyor ve yorumluyor işte... burada da söyleyecek söz kalmıyor..

****

sevgilinin mesajları gizlice mi okumuş, birbirinizin izniyle mi okumuş orası net değil ama cevaplarda maşallah sallayan sallayana, herkes yine "kendi içi"ndekini çok güzel göstermiş..

gizli okuması ayrı bir konu olarak ele alınır. ki bu duyuruda soru bu kısmı değil, zaten belirsiz de.

geyik dediğiniz şeyi seviyesi "bir kadının kendini pazarlama muhabbetini yapacak kadar düşmesi ve bir karşı cins arkadaşının da üstüne tüy dikerek onu satan kişi rolüne girmesi" falan gerçekten çok şaşırtıyor beni..

sınırsız düşünceye ve hayal gücüne sahip insan beyninin kalkıp böyle (bana göre aşağılık, devamını yazmayacağım, uğraşamam bir sürü bik bik edecek kişilerle.) konuları "geyik" olarak seçmesi ve arkasından da bunu ateşli ateşli savunuyor olması gerçekten çogacayip geliyor...

"geyik" mantığı karşı cins arkadaşını satmak olan bir sevgili gayet mide bulandırıcı ve itici. ben şu an empati yapınca "dokunmak istememe hissi" gayet normal geldi bana. hala anlamak istemiyorsun ama; yaptığının espri seviyeleri, kapasiteleri bile seni anlatır be kuzum... senin her şeyin seni anlatır, kimden bahsettiğinin önemi yok..

(hz. ali: "- birini tanımak istiyorsanız konuşturun. kişi dilinin altında saklıdır" demiş)

rica ederim, "şu demek bu mu demektir, ne kafası, mal mısınız" gibi incilerle gelmeyin..

dalai lama'nındı sanırım; konuyu özetleyen dizeleri vardı, üşenmedim aradım buldum (bunun yetmesi lazım nşa ama tabi her şeyi de bekliyoruz yine):

Düşüncelerine dikkat et çünkü onlar söz olur.
Sözlerine dikkat et çükü onlar davranış olur.
Davranışlarına dikkat et alışkanlık olur.
Alışkanlıklarına dikkat et senin karakterini oluşturur.
Karakterine dikkat çünkü o senin kaderini oluşturur.
Kaderine dikkat et çünkü o senin yaşantın olur.”



- tam-maammm?! *

son kez yazıyorum- bunu kaldıramayan kızlar olamz meali yani sen bu kafada biriysen kız o kafada biriyse kimse burnundan kıl aldırmıyorsa olmaz. dolayısıyla yine her insan her şakayı kaldırmaz, ya kırarsın dizini kaldıracağı gibi konuşursun kızla ya da ben böyleyim işine gelirse dersin. bu insanların özel hayatı kızı sever dağları deler, kızı sevmez güle güle der. size ne yahu? ama hehh kezban olmaz bunla yaaa anlamında yazılmış bir şey değil. gerçekçi olursan hurma için bu kızla olmaz. olur mu? bence olmaz. @4dr4melech.
bir de kimse ahlak dersi vermesin olur mu çünkü kimse kimsenin değer yargısına göre hareket etmek zorunda değil. iki kişi var bu muhabbeti götürüyorlar. sizi o kişilerin ahlak ve kültür seviyesi ilgilendirmez. siz ne zaman "inanmıyorum böyle nasıl konuşursunuz" dediğiniz zaman bu yargılamaya girer. genelde böyle olaylar yargılanmadan anlamaya çalışır. işin içine kendi öznelliğiniz girdiğinde olayı kime göre yorumlayacağız?
konuşmanın içeriğini bilmediğiniz bir konu hakkında ne çok yorum yaptınız arkadaşım. belki kız 5 aydır iş arıyor. yeter ulan kendimi satıcam diye isyan etti. konu gelişti, geyik yaptılar, kızla dalga geçti. ha bu arada kızlar kaslı, oo götlü, vb. erkekler memeli, oo japon (kulaklarımla duydum canım evet konuşuyorsunuz) konuşuyor sonra da bir kız erkekle konuşunca ay nasıl yaparsınız. ben arkadaşlarımla bel altı muhabbetine girmem, özel meselelerimi anlatmam. ama tutup pavyonda şarkıcılığı dedem yaşında gibi kötü kadınlıkla eş tutup bel altı muhabbeti sayan adamların olduğu ülkede böyle birinin anlaşılmaya çalışılmasının beklenmesi zavallıca( o espriyi yapan kadın pavyon görmedi hayatında ama ecnebi kardoların sense of humour dediği şey onda bolca var).
bence rıza baba hurmayı kadın ticaretinden içeri alsın olay tatlıya bağlansın bari.

not: önce gavur yazdım, bilip bilmeden sallarsınız diye ecnebi yaptım. siz gavur diye faşistlik yapanlarla dalga geçe geçe dilimizde gavur kaldığını ne bileceksiniz. daha fazla polemik olmasın.

haydi sevin sevilin bay.

rare pearls! rare pearls! çiçek kokuları var baymayan, baharatlı olmayan hem taze hem sıcak bir koku.

gayet hafif rahatsız etmicek bi koku yaz aylarında kullanıyorum ben de, pur blanca avon un.

gittigidiyor'da elinde kalmış olanlar satıyorlar kaldırılmış avon ürünlerini. bir bakılabilir bence.

Astımınız varsa wish of love'ı tavsiye etmem, çok keskin bir kokusu var. Bir de gül seviyorsanız avon'un değil ama zara'nın mağazalarında çok hoş bir parfümü var rose adında, denk gelirseniz bir bakın derim.

@jimjim: rare pearls notalarına baktım. hafif ve taze görünüyor ama tam istediğim değil gibi sanki.
@my december: annemin parfümü pur blanca, evet o da ferah aslında.
@ok by: çektiğim ceremeyi anlayan biri daha var, ne güzel :) yani elimden gelse wink geri gelsin diye yoğun istek yaratmak için herkesi toplayacağım avon'a talepte bulunsun diye, öyle geri getiriyorlar parfümleri :) dediğin gibi çok fark yaratan inanılmaz bir parfümdü. herkes sorardı hangi parfüm olduğunu. magnetism'de wink'in notalarından var ama baharat da var onda, bence de çok benzer bi koku değil. andırıyor sadece. yurtdışındaki arkadaşlarım arıyor ama malesef heüz bulabilmiş değiller.
@girl in coma: evet gittigidiyor'da buldum perceive dew, direk alacağım. :)
@marikaki: gülden ziyade aslında marine&floral kategorisindeki parfümleri seviyorum. ya da çiçek ve meyve karışımı ama wink tarzında karışım olduğu sürece tabi :) gül ile frezya ve deniz suyu genelde orta ya da üst notalarda çok güzel oluyor. alt notalarda misk, amber ve sandalağacı mükemmel.

ben avon'dan little black dress'i beğeniyordum. bir de wish of love ama pembe görünen şişesini.

celebreyi begenirim ben, bakabilirsiniz guzel bir kokudur

avon temsilcisiyim yardımcı olabilirm

bi tanecik bebeklerim, köpeklerim.

yaşamak.

kayda değer pek bi amacım yok. ama isteğim var. mesela hiç para almadan. sadece yemek ve barınma şartıyla ile bilim adamlarıyla çalışmak isterim :) bunu hep istemiştim ama bakalım.

çocuk evlat edinmek

davul çalmak. gerisi detay. hayalimdeki davulu alabilmek için çalışıyorum mesela.

Fikirlerimin hayata geçmesini ve insanların yararlanmasını sağlamak.

Merak

amacım yok takılıyom öyle

şimdilik bişey yok.

Kişisel adalet.

saygı görmek. itimat görmek. herkesinki de aşağı yukarı budur, buna hizmet eder.

bisiklet denen şeyi daha önce hiç duymadığını, ve bindiğinde dünyanın en mutlu insanı olduğunu düşün. Bisiklete binmenin mutluluğunu yakalayınca yaşamak için hiçbir nedenim yok diyebilir misin?

sevdiğime hergün sarılabilmek için yaşıyorum yoksa kaldır at çekilmez bu dünya ve yaşarken kendimi, insanları mutlu etmeyi seviyorum.

kesinlikle geriye yazılı ve görsel birşeyler bırakmak.

'şimdi oldu, mutluyum' diyebilmek. sonrası zihnî emeklilik sanırım. ama tasavvuftaki kamil mü'min seviyesi değil, tamamen hazla ilgili.

süperkahraman güçlerim var, mütemadiyen dünyayı kurtarıyorum.
not: teşekküre gerek yok.

leamsarım ve bir de egemen abim.

www.youtube.com

yok bi sebep, ölüp napıcam.

bizim zamanımızda ceyo vardı. hala var mı bilmiyorum.
ben kardeşime çok ayakkabı aldım alırken markaya bakmadım. iyi ayakkabıyı eline alınca anlarsın. bebek butiklerinde iyi ayakkabılar oluyor. öncelikle miniğin ayağı kaç cm onu bir öğren. sonra ayakkabı alırken sıkmayacak bir şey almaya dikkat et, mümkünse deri al. hafif bir şey olsun kolay giyilebilir ve çıkarılabilir cinsten. ayak boşluğunu dolduran yükseltiyi elinle kontrol et.
güle güle kullansın

kifidis

ölçüpmemişler mi?

yoksa herhangi bir "ortopedik" ayakkabı mı demişler?

oğlum 3 yaşından 7 yaşına kadar kullandı ortopedik ayyakkabı, taban düşüklüğü teşhisi konulmuştu. ama biz hazır almıyorduk, doktorun tavsiye ettiği bir yerde özel yaptırıyorduk, hem de iki tane, çünkü evde de giymesi gerektiğini söylemişti doktor, yalın ayak hiç yere basmayacak demişti. çok pahalıya geliyordu, tanesi 120 tl civarındaydı ve 3 ayda bir değiştiriyorduk, üstelik kartondan yapılmış gibi dayanıksızlardı.

ortopedik ayakkabı giysin demiş.
ölçme yok sanırım.
zaten bir acayip oturuşu var.
böyle bacaklarını içe doğru büküyor ve oturuyor.

farklı olma çabaları diye düşünüyorum. Cnn türk'ün gücünü gösterme gibi. biz taa Londrada bile program yapıyoruz, siz hala istanbulda... gibi bi hava yaratma düşüncesi olabilir.

Habercilikte çığır açacağız diye gitti, bir halt yapamayınca da eşime Londra'dan bir iş teklifi geldi, reddetmesini istemediğim için ben de geldim gibi bir şey söyledi.

video.cnnturk.com

Herif konuşmaya londradan diye başladı yaaa. Ne derse desin artizlikten yapmıştır derim artık.

kendisine yapılan baskılardan, suçlamalardan sonra şu an türkiye de olmak istemediğini duymuştum.

simdi farkli olma cabalari falan diyen arkadaslar hakli olabilir de, benim bilgim kadariyla Cuneyt Ozdemir`in karisi Zeynep Inanoglu ( ki kendisi google amca icin calisiyor yanlis hatirlamiyosam) Londrada ise basladigi icin kendisinin de oraya tasinmasi icap etmis. e sonuc olarak cnn boyle bi cozum onerisi sunmus. Kaynak gotum degil, harbiden lan.

eşine iş teklifi geldiği için gitti. hep değil zaten 1 sene kalacak sadece seneye dönecekmiş. boşver farklılı böyle bir teklif gelse kim reddeder? :) öyle düşün sana gelse ne yapardın

zeytinburnu civarında bolca mağaza var. hem derileri de oldukça kaliteli. yalnız fiyatları daha yüksek olabilir. pazarlık yaparsınız.

beymen

Model beğenmiyorsan diktir. Ben Kadıköy Bahariye caddesinde Derimod diye bir yerden diktirdim, istediğim gibi oldu. Ama işi çok kaliteli değil herhalde, abimin de benim de ceketimiz 1 sene içinde yırtıldı. Gittik ücretsiz tamir etti.

gidebiliyorsan beylikdüzünde bi yer var. metrobüsle hadımköy durağında inince istanbul outlet yada outlet park diye bi avmde bahsettiğim yer. beğendiğin modeli sana göre dikiyor istersen sıfırdan yapıyor ve derimoda göre çok uygun fiyatları var.

tamam.

mesajlarin da bi ayari var, o ayari buldugundan emin olmalisin.
fazla mesaj, fazla ilgi ilk basta cok itici gelir kizlara. kendini biraz agirdan sat, arayan degil aranilan bi adam olmak icin ilk yol budur.
bi de flort ettigini dusundugun kisilerin sana ilgi duyduklarindan emin ol. sen arayinca konusan, sen mesaj atmadan mesaj atmayan bi hatunun sana karsi ilgi duydugunu dusunmen zaten bastan yanlis gibi.

anlıyorum

allah o kizlari bildigi gibi yapsin e mi

eski vakitlerde ilişkiler daha sağlıklı imiş, sevgili olma, flört etme vakitlerinde dahi bir nizam, bir intizam varmış. Saygı hiç eksik edilmez gerçek aşklar, özlemler yaşanır, küçük bir mektubun yolları gözlenir, buluşmalarda heyecandan düşeyazılacak gibi olunurmuş. Birbirlerinin üzerlerine titrerlermiş olm bu insanlar. Dün 52 yıllık evliliği olan insanlardan duydum bunları. Karşımızda yaşlı insanlar vardı ve birbirlerine bakarken gözlerinin içi parıldıyordu. Açık ara bu ilişkiye özendim ve yanımdaki sevgilimi süzdüm...
Özet geçiyorum: medeniyet insan ilişkilerini köreltiyor.

başlarda o atmadan da atıcaksın, o aramadan da aricaksın; bikaç ay sonra olanlara sen bile inanamicaksın her dk haber almak isteyecek, arayacak, mesaj yağmuru başlicak:)

bir arkadaşımda senin gibi düşünürdü ve hep derdi ki, kadınların beni köpekleştirmesine izin vermicem, aynen böyle. şu an yaş 35 ve hala yalnız:)

Öncelikle hayvansever diye yazılıyor. Öte yandan dindarsa elbette hayvanseverliğini geri planda bırakacaktır. Düşünsene bir Tanrı'ya inanıyorsun, kendisine yine kendisinin yarattığı hayvanı kurban etmeni istiyor.

Edit: Ben müslüman değilim mesela.

evde beslenebilecek hayvanların hayvanseverliği oluyor o daha çok. ya da dine göre eti yenilemeyen hayvanların sevgisi. domuz sevgisi? :)

belki bütün ibadetleri yapıp onu es geçen de olabilir. ya da zaten dine göre bu varsa, duasıyla usulüyle işini hallediyorsa vicdanen de rahat oluyordur.

dini karıştırmadan, et yiyen insanlar için de geçerli bu durum. yani mesela inek, koyun, tavuk gibi hayvanlar, etinden sütünden faydalanmak için var diye düşünülüyor. bu hayvanlar; köpek, kedi gibi evde beslenemiyor ve insan iletişimi ve sevgisi oluşturmuyor gibi..

sonuçta kurban bayramı dışında da binlerce hayvan kesiliyor zaten ve kocaman bir endüstri bu. kurban bayramında ön plana çıkıyor bu sadece. daha yanlış olan, uygunsuz yerlerde herkesin içinde kesmek diye düşünülebilir..

hayvanlar korkabilir, utanabilir, mutlu olabilir, ozler, sever.... Kisacasi bilinc sahibidir. "btkisever niye yok yeaaa" sorusunun cevabi budur.

ne alaka vahşi ya?
vahşi gelmez ama kebap, lahmacun, salam, sucuk, kavurma nereden geliyor bu amk?
ot mu yiyeceksiniz sadece?
Vahşice dersiniz ama İspanya'da olsanız Arenada boğa görüşü için eyoo eyoo diye bağırırsınız.

gereksiz yere yüz binlerce hayvan kesiliyor demişsin de bunun bi amacı var; fakire fukaraya dağıtmak, karınları doyurmak. sen kasaptan et alıken, marketten sucuk alırken o hayvanların kesilmediğini mi düşünüyorsun? hayvansever olmakla alakası yok bunun. sorunu vejetaryen dindarlar ne yapıyor diye açsaydın anlardım.

@neira: Kurban'ın amacı fakire fukaraya dağıtmak değil sadece ve sadece Tanrı'ya kurban vermek. O, iyi sonuçlarından biri; ama amacı değil. Bunu karıştırmamak lazım. Hem kurban etmek normal et tüketimiyle karıştırılacak bir şey değildir. Kurban'ı tüketmek için kesmezsin, kurban edersin. Tüketmesi yine bir sonucudur. Bazı dinlerin veya kültlerin kurban ritüellerinde tüketmek de yok.

Bunları da saldırmak için söylemiyorum. Kurban kesme olayını böyle şeylerle korumanıza gerek yok bence inanmanız yeterli bir sebep diye düşünüyorum. Üstte pukay mıdır nedir bana neye inanacağımı öğretmeye çalışmış mesaj yoluyla mesela öyle ilginç örnekler de var.

ibadet gereksiz değildir. herkes kendi inancının gereğini yerine getirir. yaratıcıya onun yarattığı bir şeyi kurban ediyorsun. O, bu hayvanlardan ve tüm canlı çeşitlerinden milyarlarca yaratmıştır. Bu hayvana yapılan haksızlık değil, Allah'a onun verdiğini onun uğrunda feda edebilmek anlamına gelen bir takvadır.

hayvanseverim, inançlıyım, et yiyorum ve bayramda yediğim etin fazlasını alıp yiyemeyen insanlarla paylaşıyorum. ayrıca burda kurban bayramından, islamiyetten bahsediliyor amaç sadece kurban etmek değil paylaşmak.

Kurban kesmek dendiginde direkt yemek geliyor arkadaslarin aklina ki kurbanin amacini anlayamamislar.

4dr4 cok dogru soylemis kurbanin amaci ''kurban'' edilmesidir. Fakirin doymasi amaci degildir. Gel gelelim ki fakirin doymasi icin kesen varsa;

etin onceligi birinci sirada degildir ama hic et yiyemeyenler var, dogrudur fakat bunun icin kasaplarda boynu kesik sokaklarda kacismayan, dizleri kesilmemis ve cok aci cekmeden ölmüs hayvanlarin etleri satiliyor. Bu yuzden kimse kurban bayrami sayesinde et yiyen fakirleri one atip savunma yapmasin.

İsin kurban boyutuna gelirsek, Allahin kurban istemesinin diger rituellerde istenen kurbanlarla hic mi hic farki yoktur. Yarin öbur gun baska bir dine mensup insanlar tutup tanrilarina ''insan'' kurban etseler muslumanlar 'haoouw' oyle sey olur mu diyecek. Neden olmasin arkadasim senin kestigin inekten ne farki var. Hem senin kestigin hayvan daha gunahsiz zararsiz bir canliydi. Ben hayvanlari insanlardan daha cok seven biri olarak tamam sizden bunu beklemiyorum ama hayvanla insan kesilmesinin ayni sey olmadigini savunmayin. Hem kurban edilmeyi kabul eden bir insan olabilir, insanin iradesi var ama siz korunmasiz hayvani pazarlarda satip, zorla baglayip vahsice kesiyorsunuz. Daha bile kotu -bence-.

Sadece kesilmesi degil tabi ki insanlarin, hayvanlarin uzerinde haklari varmis gibi satmalari, sutlerini sagip satmalari ve baska baska uzerlerinden para kazanma yollari. İcmiyor musun lan sut deyin iciyorum ama bu yine bu insanlarin gecmiste sistemi bozmalarindan kaynaklaniyor. Dogal hayati bozmamis, hayvanlarin yasam alanlarina gokdelen dikmemis olsalardi ben kapima bir at bir inek baglar karsilikli sevgi ve cikar dogrultusunda ben onlari guzelce bakardim onlar da bana sut verirdi vs. Sevgi kismina dikkat edin. Ama gunumuzde hayvanlara 'hayvan' gibi davraniliyor. Ben evimde baktigim kedinin bile ozgurlugunu elinden aldigim icin uzuluyorum bazen funku onun uzerinde bi hakkim yok.

ermanen bu hayvanlarla da gayet sevgi bagi kurulabilir.

Konu cok dagildi ama bi taraftan da iyi oldu simdi hemen etini yemiyon mu, sutunu icmiyon mu, derdiniz.

Son olarak biri bana kurban kesen amcalardan birini kesip zeus a kurban etsem sizin kestiginiz kurbanlardan ne farki olur kim bana bisey diyebilir.

not:yazim hatalari varsa kusura bakmayin.

Sanırım hayvan sevgisi dinin temel önceliklerinden değil. Aslında hayvan konusunda hassasiyet ve hayvan sevgisi çok modern ve bu çağa ait bir şey. Ayrıca yaratılan her şeyin insan için yaratıldığı, yaratılmış en üst canlının insan olduğu anlayışı ve inancı da etkin.

konu komşudan bayramlarda gelen etten başka et giremeyen evler var maalesef bu memlekette.
bir de öyle düşünün

1.binlerce hayvan gereksiz yere kesilmiyor, ama amaç fakirlere dağıtmak falan da değil. kurban; özünde, bir canlının hayatına son vermektir. etini fakirlere dağıt, komşuna ver, kendin ye.. istersen etinden kıyafet yap giy. kurban kesildikten sonraki kısım başka bir ibadettir. -
gereksiz yere kesilmiyor çünkü, kesen insanlar yıl içindeki et ihtiyacının büyük bir kısmını bu hayvanların etinden karşılıyor. yani bayramda kesmese kasaptan alacak, kasaptan aldığı da tarladan yetişmiyor haksız mıyım?
2.hayvan sevgisi; hayvan sevgisi hakkında şöyle bir misal vereyim: aynı biyosferde yaşayan canlılar, insan ve hayvanlar... bir aslanı düşün, yeri geldiğinde bir insanı parçalayıp bir güzel yer. yırtıcı hayvanların çoğunda bu geçerlidir. aynı şekilde bir insan, gücünün yettiği hayvanları keser-parçalar bir güzel yer. özetle; doğanın formatı ve canlının fıtratı budur. en derin felsefeyi de yapsanız, ölümün bir acı veya bir işkence/ızdırap olduğunu iddia edemezsiniz. ama yaralamak ve acı çektirmek işkencedir. hayvanlar birbirlerine -doğal olarak- böyle bir şey yapmazlar. hayvan sevgisinin doğal sınırı da 'acı çektirmemek'tir. öldürmek, hayvan sevgisi veya 'insancıllık' veya 'vicdan' kapsamında gayrımeşru değildir. tabi 'öldürmek' derken 'cinayet'i kastettiğim anlaşılmasın. dolayısıyla, besin ihtiyacını karşılamak üzere diğer bir canlıyı öldürmek vahşet değildir, hayvan sevgisi yoksunluğu değildir. burada, hayvan sevgisi düşüncesinin temel dinamiklerini sorgulamak gereklidir. insan yaşamını sağlıklı bir şekilde sürdürmek için belirli yaşamsal maddeleri almak zorundadır. ve bu da diğer canlıların (bitki, hayvan) ölümüyle mümkündür. eğer bu kadar fıtrî bir konuda 'ama bu çok hazin' diyorsanız, 'dünya hayatı maalesef böyle' demekten başka çare yoktur. aynı şekilde; ister dini sebeple, ister beslenme amacıyla hayvan öldürülmesini de suçlamaya hiç kimsenin hakkı yoktur, bunu yapanları itham etmek vicdansızlıktır.

***spoiler****

94'den beri memeli hayvan yemeyen bir insanım, 97'de balık ve kuşları da bıraktım zaten bilinçli olarak hiç sürüngen böcek vs yemedim. (ıstakoz/kurbağa/kaplumbağa vs işte).

ayakkabı/kemer alırken deri olmamasına dikkat ediyorum. yani baştan söyleyeyim, et yemiyor musunuz savunması işe yaramaz bende.

****spoiler****

vahşice değil de ne? hele o iki yüzlü kendisine hayvansever diyenlerin yaptığı ne? kediniz, köpeğiniz can taşıyor da o inek, koyun can taşımıyor mu? onların canı yanmıyor mu? onlarcası bir kamyonun/kamyonetin arkasında itiş kakış taşınırken? bilmem kaç kişi üzerlerine çullanıp, nasıl yapılacağını dahi bilmeden (herkes için demiyorum, çoğunluk için diyorum) katledilirken canları yanmıyor mu onların?

kurban'dan kurban'a evine et girenler var savunması ise komik geliyor bana. e madem biliyorsun bunu kendine aldığın 1 kilo etin 100 gr.'mını paylaşsana her seferinde. kazan kazan durumu öyle mi?

ispanya'da bulundum ama gitmedim öyle bir barbarlık şovuna. neden gideyim ki?


hayvansever ile vejetaryen arasında fark yok bence, olmamalı. kendisini hayvansever olarak tanımlayan kişi eğer vejetaryen de değilse en başta kendisini kandırıyordur. evet o sosis, jambon, sucuk, köfte vs şaşıracaksınız ama hayvanların katledilmesi ile elde ediliyor. (ironiden anlayan nesil buralardadır umarım.)

dindar değilim, müslüman da değilim. hayvanları severim, et vs tüketimimi de az tutuyorum, aşırı et yemenin bir gereği yok.

ama bu konuda söyleyeceğim bir şey varsa yıl olmuş 2012 hala hayvanın boğazını keserek kurban etmenin ne anlamı var. daha az vahşi, daha az acı vererek öldürmek mümkünken hala ortalığı kan gölüne çevirmek saçma geliyor bana.

hayvana haksızlık olarak görüyorum elbette, ama binlerce yıldır olan bir durum bu. sadece müslümanlıkta değil, pek çok dinde kurban kesme olayı var. bu yüzden kurban kesilmesini engellemek zaten pek mümkün değil ama dediğim gibi ortalığı kan gölüne çevirmeden kurban vermek mümkün.

dini inançları yerine getirmek vahşi olmayı gerektirmez.

@goldentitan boğazının kesilmesinin sebebi kanın tamamen vücuttan atılmasını temin etmektir

@sonhakan bir şekilde sorusunu sormuş, fakat bazı arkadaşlar argüman geliştirmede sıkıntı çekiyor sanırım.

kurban kelimesi diğer vahşet türlerinde görüldüğü anlamıyla akıllarda kalmış. "tanrılar kurban istiyor", "tanrılar kan istiyor" gibi bir durum yok ortada. yıl olmuş 2012, öyle olsaydı sembolik olarak bir tane koyun, keçi, dana, deve gibi bir hayvan kesilir kanı akıtılırdı.

olayı vahşet olarak da görmüyorum açıkçası, çünkü hayvana en az acı çektirilecek şekilde kesim işlemi yapılır, hayvanın faydalanılamayacak kısımları ve kanı toprağa temiz bir şekilde gömülür.

esas amaç "tanrılar kan istiyor" olmadığı için, kurban ibadetinin amacı yardımlaşma ve toplum bilincidir. ki zaten kurban ibadeti maddi gücü imkan vermeyenler için "vacip" olarak nitelendirilmiştir. mecbur değil yani. üçte bir olayı da bundan dolayıdır ki ibadet niyetiyle kesilen bir hayvan(kedi köpek değil etini kasaplarda bulabileceğiniz bir hayvan) sadece kesen kişiye fayda sağlamaz. zaten olay salt vahşet olsaydı kurban olarak kesilen hayvanın eti de yenmezdi, kesilir bırakılırdı. etin sadece üçte biri kesen haneye kalır, diğer üçte biri konu komşuya verilir, kalan üçte biri ise nerede olursa olsun maddi gücü olmayan insanlara dağıtılır. kasaptan et alamayan insanlar bu vesileyle kırmızı et ihtiyacını bir şekilde gidermiş olur.

dinci yobaz diyebilirsiniz fakat, dindar olmayan bir müslümanım. cuma namazlarına bile gitmeyen bir adamım. oyumu akp'ye vermedim, kırmızı et severim, alkol kullanımım yüksektir, bir de nescafe üçü bir arada hastasıyım.

islamiyetteki kurbani diger dinlerdeki kurbanlarla karistirmamak lazim. etlerin fakirlere dagitilmasi kurbanin sonucu denmis, fakat ayetlerde ve hadislerde, kurban ettiginiz hayvanin etlerinin 3te 1ini fakirlere, 3te 1ini akraba ve komsulariniza 3te 1ini de ailenize ayiriniz denmektedir. yani etin dagitilmasi da kurban ibadetinin bir geregidir. ayrica 100.000lerce hayvan zaten kesiliyor. ha 3 4 aya yayilarak kesilmis, ha 3 gunde kesilmis bir farki yok bence. duzgun kosullarda kesilmemesi ayri bir konu. o bizim halkimizin egitimsizliginden kaynakli

Kurban bayramında 1 günde kesilen hayvan memlekette 1 yılda kesilmiyor.Burada amaç açları doyurmak değil kurban vermek.Üstelik dağıtılan etlerin ne kadarı gerçekten fakire gidiyor.Kim gerçekten eteleri sokak sokak dolaşıp fakirlere dağıtıyor.Mahalledeki bir-iki fakirin evi etle dolup taşıyor diğerleri yine aç kalmaya devam.O etle evi dolanda yılın geri kalanı yine muhtaç.Madem amaç fakire et yedirmnekse o zaman ver hayvanın parasını kendi ne isterse onu alsın.

Burada böyle mantık yürütemezsiniz.Din bir tabudur.Ve akıl yürütmeden uygulamak durumundasınız.Dini konularda sakın aklınızı kullanmaya çalışmayın...

Arkadaşlar o gerçek dediğiniz hikayede de İbrahim oğlunu fakire fukaraya dağıtmak için mi kesmek üzereydi?

adana'da! haahhaha ahahaha ahaha !

o kadar mı zor

adana yelken kulübü'nün göl kenarındaki restoranı güzeldi. salsa günleri oluyordu, millet kalkıp dansediyordu. tahta masa çay bahçesini geçince. yalnız bikaç sene önceydi bu dediğim hala aynı mı bilmiyorum. üye olmak gerekiyordu sanırım ama damlı gelince üyelik sormamışlardı :)

bir de çukurova üniversitesi'nin orda kayıkhane diye bir yer var. üniversitenin yakınındaki friends kafe de güzel.

uptown da güzeldi hatırladığım kadarıyla. dilberler sekisi'nin tepesinde.

friends aklımıza geldi ama çarşamba, cuma, ctesi canlı müzik varmış. kayıkhane de öyle bi imkan yok. yelken kulübe bakıcam.

uptown restaurantında müzik var mı ki?

bir de bu park zirve nin safiye barı var, bir türlü gidememiştim nasıldır?

ozalda "la noche" var. oyle salsa olaylari falan var.

barajyolu'nda mira var. canli muzik yapiyorlar. yemekleri fena degildi. yalniz caldiklari sarkilar slow pop/rock. cok dinledigim bir tur degil ama vasat gibi geldi bana. lakin icerdeki insanlar gayet hallerinden memnundu.

ziyapasa'da caddebostan'i oven cok oldu. yalni hic gitmedigimi belirteyim.

geleneksel bir seyler ariyorsaniz, danstan kastiniz halay falansa kazancilara gidin :)

bir de jimmy joker var. muzigi saglamdi fakat ctesi aksami gitmistim. blues yapan bir grup vardi. ptesi aksami ne olur bilmiyorum. yemekleri konusunda bir fikrim yok.

sen nereye yakınsın? starbucks kafeler sakin oluyordu genelde. en son öyleydi yani. turgut özal ile kenan evren'in kesiştiği yerdeki starbucks gün içerisinde sakindi mesela. hala duruyor mu bilmiyorum.

@ermanen, yarın sıtarbaks test edilecek :)

test sonuçlarını burdan bildirirsen seviniriim, ama ziyapaşa starbucks gibiyse sanmıyorum.

benetton da denedim tam anlattığın gibi.

bimde satılan waffle'lar var onlara sar sonra da iki hamlede bitir. :)

süt, mısır gevreği, bolca taze sevdiğin meyveler ve gıda takviyen.

@cevab veremedi
toz halinde citir citir agzima gelir waffle icinde

@my december
dun sabah tam senin dedigin sekilde denedim, hatta tadi direk gelmesin diye aksamdan dolaba koydum, yine acaip zor ictim yarim kaseyi

portakal aromasi koymuslar bi de, portakaldan da sogudum sayesinde. direk yutamam mi ben bunu? agiz kismina degmeden?

günlük ne kadar tüketmelisin ki çok mu? bala yoğurda kattın mı? şimdi bi tür meyve var, internetten sipariş edebiliyorsun. bunu kemoterapi görürken yemeklerin kokusundan tadından rahatsız olanlara tavsiye ediyorlar, biz de denedik beğendik. şimdi efenim bu meyvemizin olayı onu yedikten sonra yediğiniz herşeyin tadını değiştirmesidir. sanıyorum ki dilimizdeki tat alma hücrelerini kaplıyor ve sirke içsen bal tadında oluyor, algı kapılarını zorlayan inanılmaz bir durum. en.wikipedia.org

portakal aromalıysa portakal suyuna karıştırıp içsen?
çok mu saçma oldu?
bir an aklıma o geldi.
kokusunu almazsan zaten rahatsız olmazsın diye düşündüm.

ütopya mı olacak bilmem ama sen bunları cidden hap yapsana. bu kapsüller var ya hani. boşunu bulup onların, ince ince içlerini bu tozla doldurup, gramlarını ölçüp, iki yemek kaşığına denk gelen kadarını her gün içsen mesela.

asıl cevaba gelirsek annen kardeşime zamanında böyle bir tozu reçele, pekmeze karıştırıp veriyordu.

akşamdan mı koydun:) tadı tam olarak geçsin diye mi. eti sosta bekletmek gibi olmuş.

bi yemek kaşığının içine bi damla sıvı koy şurup gibi iç, iki kaşıkta kurtulursun.

blatta doğru diyor.

kokusunu alma hacı.

burnunu kapatıp ye/yut/iç. tahine karıştır. kıvamlı ama içilebilir bir şey olsun ne bileyim pekmez vs.

blendırdan geçirilebiliyo mu? elde yapılmış çilekli veya muzlu süt içine koyabilirsin, meyvelerle beraaber at makinaya. gerçek meyvenin aroması daha kuvvetlidir herhalde.

ya da şey yap blendırda bak, bal ve kakaolu süt yap, onun içine dök. bu sandviç tost satan büfelerdeki enerjili çikolatalı meyveli içecekler de olur. şu an onlardan canım çekti sana anlatayım derken.

boş kapsüllere doldur sonra çikolatayla kapla kapsülleri , yutarken sıkıntı yaşamazsın böylece. bonibon gibi bir şeyler yap yani.

kapsulleri dusundum de okadar kapsulu nerden bulucam bosu satilmaz ki bu meretlerin, ilac mi alicam kutu kutu??

blendirda cok meyveyle karistirmak da iyiymis orda kaybolabilir tadi aslinda.

belki kapsüllere buradan ulaşabilirsiniz ; www.prokapsul.com

urun.gittigidiyor.com

www.magaza24.com

kapsülle alma.
adam sana toz olarak verdiyse demek ki bağırsakta emilmeyecek bu meret.
kocaman adamlarsınız hala ay tadı çok kötü, aman yutamayacağım galiba. olmuyor ocaan olmuyor...

heee bu kapsuller midede cozulmuyor muu?? olmazmis ozaman.

@kayranin kedisi
yaa valla oyle boyle degil, yakin zamanda fena hastalik gecirdim, kusarken, verdikleri portakal suyu burnumdan cikiyordu, simdi portakalli sey gecmiyor bogazimdan. icmesem daha fazla kivraniyorum. bi sekilde mideme sokacam onu da iste bakalim...

kapsulle icme veya bir seyin icine koyma. toz olarak veriliyorsa toz olarak tuketilmelidir. en fazla siviyla karistirabilirsin.
burnu tikamak en iyi cozum. burundan nefes almayacaksin bir sure. hemen ictikten sonra da acmayacaksin burnu.

baktin olmuyor, doktorunuza danisin tekrardan.

adı ne ilacın?

Psyllium husk

ilac degil zaten, %90i liften olusan bisey.

e solgar'ın aynı isimle satılan kapsülleri var.
neredeyse tamamı lif.
neden toz halinde vermiş ki illa?
doktora bir sor, belki onu kullanmana tamam der.

sordum tamam bi sonrakini hap olarak aliriz dedi serefsiz, tabi once bu kovayi bitirmem lazim.
portakal suyuna azar azar katarak iciyorum, gunde 1 litre portakal suyu icer oldum.

vişne suyuyla dene, aroması daha keskin.

kart falan istemiyorlar, tc kimlik numaranla internetten bakıyorlar.

yıllık ücreti falan da yok o zaman?

aldiginiz fiste yazmiyor mu benzin ya da mazot oldugu?

yakıt pompalarının ağız kısımları genellikle farklı olur. çok çok eski model bir araç değilse zaten istese de koyamaz. hadi diyelim koydu, aracın tepkileri kokudan fazlası olurdu. Endişelenmeyin bence.

dizel arabaya benzin koyarsanız motor çalışmaz yada benzinli arabaya mazot koyarsanız araç gene çalışmaz.

50 tl lilk yakıt 11 lt falan gelir çok bir miktar değil anca 40 litre olsa depo 1/4 ü dolar. tabi o kadarda oynamadıysa deponuz daha büyük demektir.

fişi naptığımı hatırlamıyorum ama kartla çektim içeri girdim dışardan kimse yoktu yakıt türünü söylicek kimse. 2010 fiesta bunda farklı mıdır?

öyle bir şey motor arıza lambası yanardı ve koşarak herifin tepesine binmeye giderdin. yenisin daha. bir şey yok.

Geçen sene salak pompacının birisi pederin arabaya mazot yerine beniz koymuş. Babam farkedinceye kadar da bi 10 litre falan gitmiş. Tamirci tanıdığı vardı, onu aradı. Bi yağ adı söyledi o tamirci neyse artık, bundan 1 litre dök depoya dedi. Sonra her 40-50 kilometrede bir yine mazot al. 4/3 depodan aşağı geçmeden 6-7 kere depoyu fulle dedi.

Yeni tip arabalarda motorun elektronmik aksamlarına da zarar veriyormuş bu yanlış benzin koyma olayı. Garanti kapsamında da değerlendirilmiyor zaten doğal olarak.

2010 fiestaysa istesede yanlış koyamaz, kilit sistemi var :)

adanalıyım demektir:) allahtan sonra en çok seni seviyorum anlamına gelir.

Allah'ına kadar sevmek ölene kadar sevmek diye yorumladım ben.
Ölünce Allah'a gidiceksin gibi.

mesela "allah'ına kurban" dediğimiz kişi krem peynire tapıyorsa, krem peynire kurban olmuş olmuyor muyuz? yani bence "sana sevgim o kadar büyük ki, kendi tanrımdan vazgeçip seninkine kurban olurum, seni o kadar seviyorum" anlamında bu söz...

tabiki hayır. allaha tapan kişi tek tanrının o olduğuna inanır. allahına kurban derken, kendi inanındığını söyler, seni yaratan allaha kurban olayım anlamında.

allahına kadar dediğinde, seni o kadar çok seviyorumki, alahın kitabın kedin köpeğin yediğin peynir enişten kaynın kuzenin ilkokul öğretmenin kısacası var olduğun temas ettiğin her atomu seviyorum demektir.

hem açlık hissi yapıyor hem de midedeki asitleri yok ettiği için vitaminlerin, minerallerin emilmeden dışarı atılmasına neden oluyor. doktorumun dediği üzere, al bu reflü ilacını hayatın boyunca içeceksin diyen doktorlara güvenme. şikayetlerin azalana kadar devamlı iç, sonra aralıklar vererek kullan.

gül kurusu?

pudra rengi

yavruağzı rengine de benziyor ama direkt pembe de olabilir. şurda pembenin tonları yazılmış:

tr.wikipedia.org

peki böyle x markanın y numarası şeklinde bir önerisi olan var mı?

valla gecenlerde ben de aldim. adam bir gun bekleyin icindeki ''bilmem ney'' dolabin tasindigindan dolayi oynar, bozulmasin filan demisti. birgun sonra actik, boyle bir ikaz isigi. neyse buzdolabinin orasina burasina dokunmaya, taciz etmeye basladim. megersem kullanma klavuzunu okumam yetiyormus. boyle durumlarda beklemek gerekmis, buzdolabi isisini mi ne ayarliyormus. keza 1 saat sonra filan calismaya basladi.

bizim dolaptan bu, şu an üst bölümü -18, alt bölümü +25 konumunda. bu değerlere getirin sizde belki düzelir.

Bizim eski dolaptan.
my december + 1; değerleri çok düşük yapmışsınız. Öyle olunca da dolap kendimi soğutayım diye fazla efor sarfediyor.

fakat ünlem işareti çıkmasının asıl sebebi, dolap soğukluğunu bu değerlere getiremediği için.. Bunun da en büyük sebebi; buzdolabınızın kapak lastikleri çok eskimiş olması ve, kapakların tam kapanmayıp, içerideki soğuk havayı muhafaza edememesi. Bizim dolapta da vardı böyle bi sorun, bu ikaz yüzünden sabah akşam çalışırdı, kapaklardaki lastikleri değiştirince, düzeldi. Dolabı, motoru fazla yormadan, lastikleri değiştirmeye bakın.

Gazı bitmiş yada iç aksamları (boruları) tıkanmış olabilir. Aynı sorun benim de başıma geldi ben de ikinci el nofrost buzdolabı almıştım. Servisi aradım 300tl masraf çıkardılar. Tabi birde benim dolap deli gibi ısınıyordu. Dolabın sağına soluna dokunun normal ötesi bi sıcaklık varsa dış yüzeyinde,sizin de probleminiz bu olabilir ..

Ps: DOlabın doluluk-boşluk ya da lastiklerinin gevşekliği dışında bi sorunsa tabi bu söylediklerim .

beyler galiba bu yavru güvercin büyümüş fakat hala uçamıyo olabilir mi? boynundaki tüyleri de ona yorsak

bu yavru işte, gitmez tabi uçmayı bilmiyor henüz, annesi arada gelip doyuruyordur. aynısını ben de yaşadım iki üç hafta beklersen uçmayı öğrenir ve gider. başka yere götürürsen annesi bulamaz ve açlıktan ölür.

yuvasını bozmayın.size bi zararı yok ki.hatta yemek su verin.

büyümüş bir yavru bu, kanatları biraz daha uzadığında uçmayı öğrenip yuvadan ayrılacaktır. dizini dövmeye başlayabilirsin.

sahifiye

küf

ak sahaf (:

naftalin

tozlu kitaplar sahaf evi

toz.

önsöz.

rica ederim.

Ben hiç bardak içiyorum. İçersem türk kahvesi. Bir keresinde günde 5-6 bardak içtiğim oluyordu, bir zararı yoktu görünürde ama sağlıksız şeyler bunlar. 2nin üstüne çıkma gitsin.

bir ara günde 8 bardak içiyordum..bildiğin bağımlılık durumuna gelmişti..

ölmezsin ama böyle devam edersen kafeinden kendine hakim olamayabilirsin gözlerin seyirmeye başlar aşırı sinirli olursun

2lt içiyordum biri ara. 2. haftanın sonunda akşamları elim ayağım tutmuyor ve uyku da ciddi sorun yaşıyordum. 1 lt gün içine yayıyorum şu sıralar iyi.

genel olarak günlük 3 kupayla sınırlamanın sağlık açısından iyi olacağı söylenir. ha beni deli gibi işetmesi dışında, bir de aç karna çok sigarayla tüketince midemin felaket kazınması dışında bir zararını görmedim. ama bokunu çıkarmamak, 3-4 kupada (devasa kupalardan değil bu arada, normal boyutlu bir kahve fincanından bahsediyorum) kalmak lazım.

valla ben baya içerim(5-6 kupa)ve artık azaltmak niyetindeyim.

ben de gecen hafta makinasını aldım daha önce french press ile yapıyordum, günde en fazla 2 bardak oluyor o da her zaman değil, bi de starbucks tan aldığım kahve şurubu ile aroma katıyorum daha bi güzel oluyor. abartmamak lazım tabi.

orta boy fincanla 2 fincan içerdim her gün, midem büyük zarar gördü doktor günde bir parmak (enine) içebilirsin dedi. ayrıca 49 kilo olan birine göre oldukça fazla selülit sahibi oldum.

Sınav zamanı çok içiyorum. Espresso,Türk kahvesi,filtre... Ne bulursam. Normalde, günde bir fincan filtre kahve ya da Türk kahvesi. Aç karnına içtiğim zaman midem ağrıyor. Mideyi hassaslaştırıyor, dikkat edin.
Çok içmeyin, hatta 2 bardağın üzerinde içmeyin. Şekerli içiyorsanız daha da kötü. Ciddi manada fazla şeker alıyorsunuz demek olur bu. Yağlı sütten hiç bahsetmeyeyim? Beyazlatıcıda da kimyasallar var. Tabi kafein bağımlılık da yapıyor. Gerek yok, keyfini çıkartarak için.

fazla kahve kalp çarpıntısı ve mide problemine neden olabilir. ayrıca kahveden ölmek istiyorsan günde 80-100 bardak civarı içersen içindeki kafein oranı vücudunda ölümcül düzeye ancak ulaşıyor diye okumuştum bir yerlerde.

Günde 1tane ama bazen maksimum 2 bardak içerim sütlüsünden. Kupalar var ya hani onlardan.

100-120 bardak/gün seviyesinde ölürsün.

max. 3-4 kupayı güne yayarak içmenin, şekersiz ve sütsüz olması şartıyla zararı olmaz diye düşünüyorum. özellikle spordan 1 saat önce tüketirseniz yağ yakımına da yardımcı olur ki en güzel bişey... ama sigara kullanan için daha fazla tüketime sebep olur ki bu yönüyle de dezavantajı yok değil.

benim bir de anlamadigim ögretmenin annesi mi kapidaymis? o da baya ilginc yani, anaokulunu degistirebilirsiniz bu nedenden ötürü.

orda bir yanlış anlaşılma olmuş. oğlumun annesi :) yanii eşim....zaten sürekli kapıda bekliyor..bir yere ayrılamıyor..

yaa simdi ben cok genel bi cevap verip kaccam, cocugum yok, evli de degilim, bana kolay söylemek.

ama cocugu simartmayin :)

ceza vermek de bilemedim pek.

yani aslinda simdi geldi aklima da genelde cocuklar anne babalariyla olunca simarik baskalariyla olunca daha uslu olurlar, varsa öyle yaninda uslu durdugu biri o konussun.

hee bu arada benim dediklerimden yola cikip biseyler yaparda cocugunuz psikopat olursa "amaaan amaaaan serabetan yapti" demeyin...

Ben bu durumun hayat tarzınız ya da çocuğunuzun şartları nedeniyle geliştiğini sanmıyorum. Teyzem de hayatı boyunca çalışmış olmasına rağmen, çocuk sahibi olunca işini bıraktı. Kızı 3 yaşında ve bugüne kadar tüm zamanlarını beraber geçirdiler. Sonra tekrar çalışmaya karar verdi hatta güzel bir teklif aldığı için çok ani oldu. Ne çocuğun ne kendisinin alışma vs şansı olmadı. Apar topar bir kreşe yazdırıldı çocuk ve bir kere bile anne diye ağlamamış. Akşam annesini görünce çok seviniyor ama okulda zorluk yaşamıyor.
Yani bu çocuğunuzun karakteriyle ilgili bir şey bence, sizin herhangi bir yanlışınızla değil. Okulda kendini güvende hissetmiyor olabilir. Normalde ev dışındaki yabancı ortamlarda tavrı nasıl? Rahat davranabiliyor mu? Sadece kendi evinde ve sizin yanınızdayken mi en rahat şekilde yaşayabiliyor? Yabancılardan korkuyor mu? Eğer öyleyse güvende olduğunu hissettirmek gerek sanırım.

ebeveyn değilim ama lütfen çocuğunuza ceza vermeyin.
anlatın kötü bir şey yaptığını, anlamazsa bir daha anlatın.
ceza vermeyin, küçüklüğü hep ceza yemekle geçen çocuklar birer psikopat birer şerefsiz oluyor büyüyünce.

he ama şöyle bir şey de var belki de çocuğunuz haklı. belki öğretmen kızdırmıştır, belki vurmuştur vs.

çocuk psikiyatristine götürdünüz mü?

yöneticilik pozisyonundan istifa edecek kadar fedakar


isin (anneligin) dozunu kacirmis olabilir. elinde mama kabiyla "hadi annecim, bi lokma daha, lutfen" filan diyerek oglunuzun arkasindan kosturdugu oluyo mu?

hal boyleyse, oglunuzu bagimli kisilik haline getirmis ya da getirmek uzeredir. cocuk psikologundan ya da psikiyatrindan profesyonel yardim almalisiniz. esiniz de, yaptiginin, oglunuza fayda degil zarar verdigini anlamali. (annelikte olcuyu kacirdiysa varsayimiyla yaziyorum. kacirmistir demiyorum).

bence bir çocuk psikologuna kesinlikle danışın.
benim annemin bir arkadaşının kızı (o zaman 6 yaşlarındaydı) okula başladığında çok sorun yaşamıştı.
sonradan alışıyorlar genelde. geçici bir durum bu.
birisi şımartmayın demiş. katılıyorum. her çocuğun karakteri farklı olsa da anne babanın sürekli yanında olamayacağını öğrenmeli.

Öncelikle belirteyim, anneyim. Biri 2,5 biri 7 yaşında iki kızım var. Küçük henüz anaokuluna başlamadı anneanne ve teyzesiyle beraber takılıyorlar gün içinde akşam gidip alıyorum. Büyük kızım da aynı şekilde 3 yaşına kadar anneanne ve teyze ile beraberdi okula başlayana kadar. Dolayısıyla sabah kalkma saatleri hep benim iş saatlerim oldu. Bu konuda zorluk çekmediler. Sabah ayrılmaları da çok sorunlu olmadı çünkü annem ve ablam benden bile daha özenli bakarlar evlatlarına sağolsunlar.
Sizin yavrunuzun durumunda çocuk hem sabah erken kalkmaya alışmak zorunda hem de tanımadığı insanlara emanet edildiği için kendini güvende görmüyor. Naçizane önerim:
* Geçişi aşamalı olarak yapın, çocuk bir anda pek çok değişiklikle karşılaşmış.
* Önce gündüzlü bir bakıcı bulun.
* Çocuğunuzu yarım günlük bir programa yazdırın.
* Daha sonra çocuğunuz anaokuluna alıştıktan sonra (en az 6 aylık süre verin) tam güne geçin.
* Çocuğunuza elbette yapmış olduğu şeyin yanlış olduğunu anlatacaksınız. Ve elbette bunu kızgın bir ses tonuyla değil yumuşak bir şekilde anlatacaksınız. Çocuk sadece güvensiz bir ortamda kendini -aklınca- korumaya çalışıyor.
* Bu geçiş aşamasında bir çocuk psikoloğu elbette yardımcı olacaktır. Anaokulunda yok mu öyle biri?

konunun uzmanı geldi:) ben okul öncesi öğretmeniyim, her dönem çıkar böyle birkaç öğrenci, öncelikle fazla panik yapmışsınız, sorunu gözünüz de çok büyütmeyin.

ayrılık kaygısınız tüm çocuklar yaşar fakat aşırı bağlanmış çocuklar ayrılık kaygısını daha yüksek yaşıyor. çocuğun yanında da panik yapmayın, bunun normal birşey olduğunıu anlatın, başka çocuklardan örnek verin. öğretmeninin uyguladığı yöntemi bilmiyorum ama anne birkaç gün sınıfta kalabilir çocuk alışana kadar ya da sonraki birkaç gün çocukla anlaşma yapıp günün belli bir saati sınıfta kalması sağlanabilir, ama tabiki verilen sözlere sadık kalınmalı. çocuk öğretmene zarar verdiyse büyük ihtimalle zorlamışsınızdır, onunda katıldığı kararlar verin. yeterki kararlı olun birkaç hafta içinde sorun çözülecektir. veliler için hazırladığımız bir yazı vardı bulursam eklicem.

buldum.

Anaokuluna Alışma Sürecinde Küçük İpuçları

Artık bebeğim büyüdü diyebilirsiniz. Gün içerisinde birkaç saat sizden ayrı kalmayı başarabilecek, sizden başkasına güven duyabilecek ve kendi ihtiyaçlarını kendisi karşılayabilecek becerileri gösterebilme zamanı geldi.



İlk anaokuluna başlama süreci yaklaşık 3 yaş civarıdır. Bu yaş öncesinde çocuğunuz duygusal olarak size bağlı bir dönemdedir. Sizden ayrılmak istemez, ayrıldığı zaman kaygılanabilir , ağlar. Bu duygusal gelişimi için normal bir süreçtir. 3 yaş sonrasında sosyal gelişiminin sağlanması ve bazı becerilerin kazanılması için anaokulu eğitiminin belli sürelerle başlaması sağlıklı bir gelişim için önemlidir.

Anaokuluna başlama süreci bazı çocuklarda hızlıca tamamlanırken bazı çocuklar çok zorlanabiliyor. Kaygılar artabiliyor, uzun ağlama krizleri yaşanabiliyor. Duygusal gelişimin zarar görmemesi için hem ailenin hem de okulun dikkatli olması önemlidir.

Bu dönemin sağlıklı tamamlanması için ilk isteğimiz annenin de bu ayrılma sürecine duygusal olarak hazır olmasıdır. Başarısız sonuçlanan uyum süreçlerinin çoğunda annenin henüz bu ayrılığa hazır olmamasını gözlemliyoruz. Anne veya baba nasıl davranması gerektiğini bilirse çocuğun duygusal gereksinimleri daha fazla karşılanacak , duyduğu endişe ve korkular azalacaktır.


İlk günle beraber yapmanız gerekenler…


Çocuğunuzun ve sizin stresli olmadığı bir dönemi seçmelisiniz: Okula başladığı dönemde çocuk duygusal olarak rahat olmalıdır. Aksi halde yaşanan stres çocuğun okul ile ilgili algısına yansıyacak ve öğretmeni ile kuracağı iletişime zarar verecektir. Annenin gergin ve stresli olmaması da bu dönemde gerekli sabrı ve anlayışı göstermesi bakımından önemlidir.

Çocuğunuzun hastalık döneminde olmamasına dikkat etmelisiniz: Hastalık dönemlerinde çocuklar huysuzlanır. Anneden ayrılmak istemez. Bu nedenle daha huzurlu olduğu dönemlerde okula başlamaya özen göstermelisiniz.

İlk gün çoğunlukla çocuğunuzun yanında olun: Birçok anne ilk gün görevi öğretmene bırakmaya çalışır. Bu çocukta kaygıyı başlatabilir. Sizden ayrılması için acele etmemelisiniz. Sizin olduğunuz, kendisini güvende hissettiği zamanlarda yanında olarak hem ortama hem de öğretmenine ısınması için ona yardımcı olun.

Oyun oynasın ve keyifli zaman geçirsin : İlk gün kontrolü ona bırakın. Yapmak istediklerini yapsın ve tüm merakını gidersin. Öğretmeninin onun istediklerini yapıyor olması onu mutlu edecek yıl boyunca devam etmesi gereken güven ve sevginin temelleri ilk gün atımlı olacaktır .

İlk gün fiziksel gereksinimlerini siz karşılayın: Tuvalet ve yemek vb gibi gereksinimlerini ilk günlerde öğretmenine yaptırmak istemeyebilir. Bu onun için özel ve alışkın olmadığı bir durumdur. Eğer öğretmenin gereksinimlerini karşılamasına izin veriyorsa devam edebilirsiniz. İstemiyorsa zorlamayın.

İlk gün okulda yemek yemesini ve uyumasını beklemeyin: Birçok anne ilk gün diğer çocuklarla beraber hareket etmesini ve onlarla birlikte masada oturup yemek yemesini bekleyebiliyor. Bu çocuğu zorlayan bir durum haline gelebilir, okulu yemek yenen ve uyku uyunan bir yer olarak algılamasına zemin hazırlayabilir. Eğer diğer çocukları gördüğünde kendisi masaya oturmayı tercih ediyor ve bu durumdan keyif alıyorsa izin verebilirsiniz.

İlk günü süre olarak uzun tutmayın: İlk gün okuldan keyifli ayrılması önemlidir. Uzun süre okulda kalması sıkılmasına neden olabilir. Bu nedenle keyifli geçen birkaç saat ilk gün için yeterli olacaktır.

Öğretmenin sıcak ve güven veren iletişimi önemlidir: İlk günkü karşılaşmada öğretmenin yaklaşımı okula olan olumlu algısı için çok önemlidir. Bu nedenle öğretmenin yaklaşımlarını çok iyi gözlemleyin. Eve gittiğinizde öğretmenin ismini ve okulda geçirdikleri keyifli vakitleri ona hatırlatın. Bu; okul ile ev arasında bağ kurmasını sağlayacak ve öğretmenine daha hızlı alışmasına zemin oluşturacaktır.

Öğretmenine alıştığını hissettiğinizde yavaş yavaş uzaklaşın: Bu alışma süresi her çocukta farklıdır . Bazı çocuklar ikinci günde sizden uzaklaşmayı başarabiliyorken bazı çocukta daha uzun sürebiliyor. 2-3 veya 4. gün aynı ortamda olmaya devam etseniz de o öğretmeni ile oynarken siz biraz uzakta durup başka şeylerle ilgilenebilirsiniz. Göz iletişiminizi onunla asla koparmamalı ve gereksinim duyduğunda ilginizi devam ettirmelisiniz.

Başlangıç için arkadaşlarına değil öğretmenine alışması önemlidir: Birçok anne ilk günlerde çocuğunun diğer çocuklarla birlikte oynamasını ve onlara alışmasını ister. Bu yanlış bir düşüncedir. Öncelikli olan bir yetişkine güven duymasıdır. Çünkü ilerleyen dönemlerde bir sorun yaşadığında sığınacağı kişi siz değil öğretmeni olacak. Bu nedenle ilk sıcak iletişim öğretmeni ile kurulmalıdır. Öğretmeni, uyum süreci tamamlandıktan sonra diğer çocuklarla tanışması ve kaynaşması için ona yardımcı olacaktır.

Aşamalı uzaklaşma süreçlerine başlayabilirsiniz: Bu sürece geçmeniz için çocuğunuzun duygusal olarak hazır olduğunu gözlemlemelisiniz. Öğretmenine güven duygusu oluştuğunda ve oyun oynarken siz uzaklaştığınızda hemen sizi aramıyor, ağlamıyor ve kaygılanmıyorsa başka bir odada kalabilirsiniz. Bu sürece hazır olma süresi her çocukta farklıdır unutmayın!

Evde öğretmeni, arkadaşları ve okulla ilgili sohbetler edin: Bu sohbetler okul algısının güçlenmesini ve hayatında okulun bir rutin haline gelmesini sağlayacaktır. Sohbetlerden keyif aldığını hissettiğiniz sürece devam edebilirsiniz. Hoşlanmıyorsa bırakın. Okul ve ev arasındaki bağı kuvvetlendirmek için eğer kabul ediyorsa evden birkaç eşya , oyuncak götürebilirsiniz. Bu kendisini iyi hissetmesini sağlayabilir.

Ayrılma süreci: Bu aşamaya gelme ve duygusal olarak hazır olma süresi her çocuk için farklıdır. Çocuğunuz öğretmeni ile yeterli iletişimi kurabilmişse, ona güven duyup fiziksel ihtiyaçlarını gidermesine izin veriyorsa, sizin aşamalı olarak uzaklaşma ve ortadan kaybolma süreçlerinizde sizi aramıyorsa siz olmadan okulda kalma aşamasına geçebilirsiniz. Bu süreyi başlangıçta kısa tutmalısınız , zamanla bu süreyi duygu ve davranışlarına göre uzatabilirsiniz.

Uyum süreci tamamlandıktan sonra servis, yemek ve uyku aşamalarına geçmelisiniz : İlk günlerde servise binmek çocukta kaygıyı arttırabilir. Her aşamaya geçişte çocuğun duygusal olarak hazır olması önceliklidir. Kabul etmiyorsa asla zorlanmamalıdır. Ev ve okul birlikte hareket ederek ikna çabalarına sevgi ve güven duygusunu zedelemeden devam etmelidir.

Okula uyum sürecinde çocuğunuzda bazı duygusal ve davranışsal değişimler gözleyebilirsiniz : Bu süreçte çocuğun bazı kaygılar yaşaması normaldir . Bu kaygılara bağlı olarak evde sizden ayrılmak istememe, huzursuzluk, iştah ve uyku düzeninde bozulma, sık ağlama görülebilir. Bu dönemde çocuğunuza karşı sabırlı ve anlayışlı olmalısınız. Gerektiğinde okulla iletişim halinde olmalı ve birlikte hareket edebilmelisiniz.
Sağlıklı ve mutlu çocuklar yetiştirmeniz dileği ile..

temmuz, ağustos tatil 2 ay diyelim. haziranın ortasında okul kapanıyor 2 hafta seminer vardı, okullar açılmadan eylülde tekrar seminer vardı.

bundan sonra yavaş yavaş 1.5 aya düşecek. (öyle diyorlar.) daha önce tam da iki ay olmasa da iki aya yakındı.

3 ay tatil yaptığını iddia eden öğretmenler var yalnız.
bi sıkıntı var şu an... birinden biri yalan :)

bu yıl seminer tarihleri böyleydi. e 15 gün de yarıyıl tatili var, ara tatilleri falan söylüyorlardır belki.

yok abi adam bildiğin 3 ay yaz tatili diyo.

@ali

bazıları seminerlere gitmiyor...bazı bölgelerde zorunlu tutulmuyor sanırım. ondan olabilir. bir de edebiyat, matematik vs vs gibi majör derslerden birinin öğretmeni değilse, not yükseltme sınavlarına da gitmiyordur...e o zaman haklı olabilir.

BB kremler var birçok markanın. hem nemlendirici, hem güneş koruyucu, hem kapatıcı çok iyi kremler. missha bb krem kullanmıştım çok memnun kaldım. türkiyede garnier bb krem çıkarmış sanırım, ben kullanmadım ama pek beğenilmemiş nemlendirici özelliği.

internetten bb kremleri araştırdım fakat yağlı ve karma ciltler için önerilmiyor. evet, garnier'in bb kremleri vaadedilenin altında.

www.kadinlarkulubu.com

bende htc desire var. aynı durum. demek ki diğer modellerde de var diye düşünmeden edemedim şimdi.

edit: bir hata değil o yani, yapısal durum.

htc wildfire s, ben de yok iletim raporu.

bir ayarı vardır herhalde ya da öyle umut ediyorum.

desire-hd de de yok :/

bende başka bir modeli var ancak alabiliyorum rapor. İletiler > Ayarlar > Metin İletileri > İletim Raporları

edit: İletildiğinde ileti metninin altında tik çıkıyor.

ben de istiyorum o tikten:( iletiler dediğin nerede? mesajların geldiği ileti kutusuysa ben de ayarlar diye dahi bi seçenek yok.

İletiler dediğim mesajlar kısmı yani. Mesajlara girince Seçenekleri çıkartan bir tuş var ona basıyorum ayarların da içinde olduğu bir liste çıkıyor. ChaCha'da o tuş nedir hangisidir bilemiyorum. Bir de android son sürüm indirdin mi?

hayır indirmedim. o tuş gerekli o zaman bana, onun ne olduğunu bulmalıyım varsa tabi.

Sürümle de ilgili olabilir. Ekranın hemen altındaki dokunmatik tuşlardan soldan ikincisine basar mısın umutluyum o tuştan :)

:))) evet evet oymuş, çok teşekkür ederim. şu an o kadar çok gerekliydi ki

ama önceden attığım mesajların altında tik görünmedi henüz

Onlarda görünmez, bundan sonrakilere artık :) Rica ederim.

gölcük - izmit otobüsleri otogara gitmiyor.önce bir adet yeşil otobüs kullanman gerekecek.

dönüş için aynı şekilde.gölcük arabasından sonra çarşıdan otogara giden yeşil otobüse binmen gerekecek.

forda iş başvurusuna gidiyorsun sanırım.hayırlı olsun şimdiden.

evet var. donanmadan anayola çıkıyorsun otobüsler var ama küçük minibüsler vardı onları dinleyip binmeyin, bir yere götürüp tekrar binmeniz gerekiyor. gece saat 1 e kadar varmış.

tabanı kırmızı olanı

çok yüksek, çok sivri topuklu olanları sevmiyorum ben.

valla starbucksa filan gelirken gece davete katılır gibi giden kızlara uyuz oluyorum bana çok itici gelıyor , belki de ben pek topuklu sevdalısı olmadıgım ıcındır, belkı de kıskanıyorum valla bilemedim simdi:))) . eger gece düzgün biryerlere giderken giyilıyorsa uygun bence. apartman topuk gun ıcınde gıyılmeye daha musaıt, uzun elbise altına filan.

günlük hayatta platform topugu inanılmaz itici buluyorum özellikle cafcaflı renkleri ve rugan olanlarını ki herkesin ayakkabılarına bakma gibi bi hastalıgım vardır en kötüsü onlar bence cook agır kacıyor günlük hayatta.
ama dolgu topuk gayet iyidir yinede liseliyseniz itici geldiği de dogrudur.

yoo, niye itici olsun? gayet de hos durur, rahat ve kaliteli olan bulundu mu. ucuz ve kalitesiz, rukus olmadigi surece tum zarif modeller degisik zevklere gore iyidir. yani hangi kiyafetle hangi topukluyu giyecegini bilirsen turu onemli degil bence.

ayağı kalas gibi gösteren dolgu topuklar.

dolgu topuk var, dolgu topuk var diğerleri için de öyle. yani ayakkabıya göre değişir, topukluyum diye bağırmicak. çok yüksek topuk olsada zarif olabilir, dolgu topuk bile.

çok yüksek platformlular bir de sivri burunlular çok itici..bence işe giderken de itici..düğün vs belllkiii..

ben çok beğeniyorum. hangisi olursa olsun ortamı güzelleştiriyor.. günlük hayatta da kişilerin kendine özendiğini görmek hoşuma gidiyor. bakımlı olmak çekici bir şey hem kadınlar hem erkekler için. üstelik kişilikle ilgili önemli ipuçları verir.

itici olan şey ayakkabıların dolgu veya platform olanları değil de, bazen aşırı platform ya da çok yüksek topuklu giyince; yamuk yumuk, çok rahatsız şekilde yürüşleri oluyor.

onun dışında ortamı güzelleştiriyor bence.. gülümseyerek bakıyorum, pozitifleştiriyor, içimi yumuşatıyor..

Bana kalırsa ince ve orta yükseklikte olanlar her zaman daha şık duruyor. Dolgu topuk ve platform itici olduğu kadar avam gösteriyor. Hasır topuk konusuna girmiyorum bile. İnce orta yükseklikte veya biraz daha yüksek olan topuklar favorimdir, hele bir de bunun bilekten bağlamalı burnu kapalı modelleri 10 numara.

Ekleme: mümkünse ucu hafif açık ayakkabı giymesin kızlar. Ordan çıkan 2 tane parmak fena halde çirkin. Ayağına güvenen ucu full açık olanı giysin.

okula başlamak için çok erken olduğu düşünülüyor.
ve sınıflar 70 kişilik oldu.

işte bu yüzden dostum; www.eksisozluk.com

ya deneme tahtası nedir arkadaş 5 buçuk yaşında çocuk çok da rahat okula gider anne babalar kıyamıyo sanki çocuğuna ay benim çocuğum deneme tahtası mı olcak eğitimde kaliteyi arttıralım diyosan olucak bunlar laboratuvarlarda fare deneyleri mi yapılsın o çok örnek aldığımız Avrupa'daki ülkelerde okula başlama yaşı kaçmış bi araştırın bakalım

bende 5 yaşında başladım okula. hiçbir zararı yok.

karşı çıkmıyoruz ben yaptım oldu diyerekten dayatmalarına deli oluyoruz
cünkü altyapı çok yetersiz
anaokullaşma düzeyinin yetersiz, özel kreşlerin çok pahalı olduğu bi memlekette çalışan anneler için iyi bile bişey
ancak
5-6-7 yaşındaki tüm çocuklar aynı sınıfta elin Avrupalısı bunu bu şekilde yapmıyor
okulların fiziki donanımı 5-6 yaşındakiler için 0. Kendi kuzenim başladı ne tuvaletler ne sıralar ne oyun alanı hiçbiri yeterli değil.
ve sınıflar eskisinin 2 katı oldu büyük şehirlerde

bir yıl daha oynasın, hayal kursun diye. hazırbulunuşluk düzeyleri yeterli olmadığı için.

buyrun denenmişi var
www.sabah.com.tr

ben 5 yaşında başladım oldu süper bir yaklaşım!

sınıflar karışık, 5 yaş ve 7 yaş bir arada, 7 yaş çocuğunun acayip sıkılacağı anaokulu eğitim programına benzer bir program nisana kadar sürecek, el kasları gelişmemiş 66 aaylık bebe sürekli resim boyamaktan bunalacak.

pilot bölge uygulamasıyla yapılması gereken birşey paldır küldür hazırlıksız olarak yapılıyor, çok çocuğun eğitim hayatı ziyan olacak.

www.youtube.com

yumoş ve vernel.
ikisi aynı bence.
uzun süre kalma diye bir şey de yok. mesela dışarda kururken çok kalırsa koku gidiyor, kurur kurumaz hava almayacağı kapalı ortama koymak gerek.
giydikten sonra da hava aldıkça uçuyor koku.

vernel max lavanta
vernel max perfume essence amber (favorim bu)
bingo soft pembe (bu cidden kalıcı)

yumoş extra lilyum&lotus çiçeği, bi denersen bir daha asla vazgeçemiceksin:)

yumoş un konsantre olanların çingen pembe renkli olanı

bim bulut yeşil olan + veronika. bu kadar kalıcı başka hiç bir kokuya denk gelmedim ben.

yok.

darıcaya giderken çiftlikköyü geçince yol üstünde askeri havaalanı var. sorduğunuz buysa tabi.

olamaz ya, nere üzerinden gidilebilir?

istanbul' sabiha gökçen çok uzak değil yalovaya, pendikten 45 dakikada yalova'ya geçebilirsiniz.

bursa'daki havaalanı oldukça şehir dışında yani yalova'ya çok uzak sayılmaz ona bir bakın isterseniz.

çok çok teşekkürler acayip sevindim:) altınova nerden daha yakın olur?

eğer istanbul üzerinden gelecekseniz eskihisar'dan topçular'a feribotla geçersiniz ordan altınova çok yakın.

bence sabiha gökçenden git. bursadaki havaalanı şehir dışında ve yalovaya da bayağı uzak.

kendiniz bişi üretebilrsiniz, neden rahatsız malzemesi mi iki tane oluşu mu? iki tabanlığı birleştirirsiniz kendi dikdiğiniz konforlu bişeyin içine yerleştirirsiniz. hatta bu kılıflardan çeşit çeşit yaparsınız açık ayakkabı tercih ettiğinizde tabanıyla aynı renk bi kılıf kullanırsınız.

geçmiş olsun.
ben olsam büyük ayakkabı mağazalarına giderdim, taksim olur başka alışveriş merkezleri olur. ayakkabı çeşitliliği oldukça fazla olduğu için (leventteki adidas outlette beyaz kundura adidas gördüm lan:) çeşit çeşit her tür tabanı denerdim

bir de şunu buldum aradığınız şeye benziyor. 5cm boy uzatıyormuş sanırım ben de alıcam:)

urun.gittigidiyor.com

genelde bu tarz durumlarda pirince yatırın derler. bizim arkadaş tuvalete düşürdüğü telefonu bu şekilde kurtardı. ( aklına bir arkadaşım ekolünü getirenlerinin dibine dibine :) )

www.eksisozluk.com

pilleri çıkarıp kapağını açın, içini güzelce temiz suyla yıkayın silip kurulayın. muhtemelen tıkır tıkır çalışır

mümkünse saf su ile yıkayın. benzincilerde bulabilirsiniz. ardınan prince yatırın. 1 gün kadar kalsın. ya da açıp saç kurutma makinesi ile abanın (saf suyla yıkadıktan sonra)

saç kurutma makinasına abanma sakın , pirince koy kendine gelsin

klimanın kumandasını saç kurutma makinesiyle kuruttum gayet işe yaradı.

yalnız baya bi süre geçti :( işe yaramaz mı??

soruları bilemiyorum da illa almanız gerekirse okulunuzun bulunduğu şehirde bir tanıdığınız varsa vekalet gönderip ona da aldırtabilirsiniz gitmeden. bana da lazım olmuştu başka iş için öyle yapmıştım.

elimdeki belge gecerli mi degil mi?

universite bu belge gecerli dedim memura, o da komisere bi sorayim dedi, komiseri bekliyoruz.. zaten gecerli olmasi lazim ogrenci belgesi degil ki, mezun belgesi. su tarihe kadar gecerlidir diye bisi yazmiyo ama bakalim..

lise diplomanızla da alabilirsiniz.

e ayarla raporu işte niye ayarlamıyorsun? bir ikinci alternatif de hocayla görüşmek olabilir.. neden bunları denemeden kestirip atıyorsun ki? bu hayalin madem, gitsene peşinden sonuna kadar?

çünkü olmayacak bilyiorum. sahte rapor ayarlamak imkansız. hocayla görüştüm zaten rapor diyor. . ya lütfen umut vermeyin artık . öldü umut ölü kalsın daha kötü üzüntü veriyor.

tanidiginiz doktor filan yok mu? ne bileyim ya da arkadasinizin arkadasi filan vardir belki..tum yollari denemeden nasil kestirip atiyorsunuz ki??

hangi sehirdesiniz bu arada?

niye sahte rapor ayarlamak istiyorsunuz? gidin bir hastaneye, durumu anlatın, verirler 2 günlük rapor, ne olacak?
ben de zamanında ingilize vizesini unutmuştum, gittim hastaneye, kbb'den "akut başdönmesi nedeniyle 2 gün istirahat" aldım.
ps: aile hekimine de gidebilirsiniz.

aile hekimi kesin verir.

şehir?

bazı aile hekimleri çok inatçı oluyor. eğer daha önce aile hekiminiz ile görüşmüş iseniz ona göre konuşun. durumu biraz acındırarak anlatırsanız verir. yoksa ishal oldum diyebilirsin.

benimde başıma benzer bir durum geldi. ishal mazeretini kullanmıştım ve gittim bir şekilde ayağımı burktum. şişti böyle ayağım. gittim gösterdim 3 gün verdi.

9 haziran için bana rapor lazım. 9 haziran günüydü sınav.

Dostum parasını bastırırsınız alırsınız.

hemen acilden filan giriş yapsan olmuyor mu?

olmuyor malesef.

insan sınavını unutur mu ya. Madem o Kadar önemliydi senin için unutmasaydın. şimdi burda ağlamak niye?

Ben senin tam olarak ne yapacağını anlamadım. Şu anda bir vakıf üniversitesinde okuyorsun. Başka bir üniversiteye (devlet?) yatay geçiş mi yapacaksın? Seneye yapamıyor musun aynı şeyi?

ben olayı anlayamadım, şimdi sen hukuk okuyorsun ve inklaptan kaldın, bu dersten kalınca hukuk fakültesine giremiyor musun nedir? lisede misin? yök ne alaka onu da anlamadım

dostum bazı hastaneler geçmiş güne rapor veriyor. Bende 1. sınıfta inkilap sınavına girememiştim, hastane bunun için 200 lira istemişti, vermek yerine dersi alttan aldım.

siz simdi hangi fakultedesiniz?ne okuyorsunuz?herhalde 2 yillik adalet meslek yuksek okulundan hukuk fakultesine gecis yapmak istiyorsunuz.baska turlu nasil olacak anlamadim.en makulu bu geldi.

paten

erkek, kadın? erkekse olta takımı, kadınsa paten derim.

Kadın, ancak işi tenis, hayatının her alanında spor mevcut. Bir de paten alırsam acaba sıkıntı basmaz mı sizce?

paten olayı biraz yaş iş, ayrıca bostancı sahilde falan sürmeyecekse tehlikeli de
sen en iyisi orta boyutta bi olta al
beraber balığa çıkarsınız
olta kitlenebilir olsun alırsan ona dikkat et. balıkçı anlar

spor hayatında mevcutsa paten klasik kaçar. aslında avcılık da bir spordur ama farklılık yarat olta takımı al başbaşa balık tutmaya götür.

paten. balık nerede var ki tutacak. balık en iyi tekneden tutulur, ona da 4 metrelik kamış olmaz zaten

kuru kahve ye ve kola iç.

muz ye, kola iç.

ishal hapı var ezcanelerde satılıyor adı Streptomagma

2 tane muz çak.bişeyciğin kalmaz.

sarı leblebi ye. dursun cebinde, at arada ağzına. başarılar.

yarım çay bardağı kuru kahve üzerine bolca limon sık. karışımı iç.

hemen elne birkaç adet limon tuzu alıyorsun sonra hap yutar gibi dilene koyup suyla yutuyorsun.

muz ye.

muza kolaya sakın güvenme, tıbbi çözümler ara. eczane mi olur doktor mu olur artık..

eczaneden lopermid al hemen iç.% 100 çözüm

geçmiş olsun.

haşlanmış patates ye uludag gazoz iç.

lomotil hemen keser. ama reçeteyle satılıyor olabilir. olmayabilir de...

hoş bi boyama kitabı al
klasiklerin dışında bir şey olsun ama

bi müzik aleti alsan. yok mu ilgi duyduğu bi müzik aleti? hem belki ileride çok başarılı bi sanatçı olur sayende.

kitap alın, o yaş için çok güzel dergiler var bir set yapabilirsiniz.

satranç takımı da olabilir, biz yanında bir satranç kitabı da almıştık içinde şarkılar vardı taşları ve hamleleri şarkıyla öğretiyordu çocuğa.

Okuma biliyorsa Türkçe sözlük alabilirsin. Bilmiyorsa da alabilirsin. Annesi oyun oynarken hadi gel bak şunu öğrenelim falan diyip ordan bir kaç kelime okursa aklında kalır. Kelime haznesi genişler.

ahah 5 yaşındaki çocuk icin tavsiyelere bak arkadaş.
bence de sbs soru bankası alın. sayenizde rakiplerinden 1 adım önde olur.

o yaşta çocugu en cok oyuncak mutlu eder. hem eglenceli hem de beceri geliştiren çok güzel setler var. büyük oyuncak magazalarini bir gezin.

ben geçen boyama kitabı aldım pek beğendi.

hayvanat bahçesine götür, bi çocuk için daha süper bi hediye olamaz bence.

yanlış anlamayın da boyama kitabı doğum günü hediyesi olarak az geldi.
müzik aleti oyuncağını geçen sene aldım, ciddisine ailesi karar versin.
sbs soru bankasına hakkat güldüm, iyiydi :)
hayvanat bahçesine de yılda bir toptan gidiyoruz, bayramoğlundakine, herkese tavsiye ederim, başka önerisi olan? kıyafet için mekan falan da olur

barbi bebeklerin eşyaları için gayet güzel çalışan çamaşır makinesi. o yaştaki bütün kızlar hasta o oyuncağa. lavabonun başından ayrılmıyolar : ) fiyatını bilmiyorum ama.

aynaya bayılırlar. ama kuru kuru ayna olmaz yanına bigudi gibi saçına başına takacak bir şey alman lazım ki nasıl olduğuna baksın. o yaşta kişisel eşyası oldu mu daha çok seviyorlar.

boş bir resim defteri, yanına boyama setini seviyor bizimkisi (benim kız yeğen de beş yaşında), sizde durum nasıl bilmem

geçenlerde barbinin çizgi filmlerini bulmuştum bir yerde vcd olarak. tanesi 3 lira falandı 3 tane aldım bende. hastası oldu, gerçi pixar ın çizgi filmlerini de seviyor ama onlarda çabuk sıkılıyor.

komik kuzu desenli buff bulmuştum bir kere, ona da hasta oldu 2 gün başından çıkarmadı ama sonra attı bi kenara bidaha bakmadı : )

uyduruk bir kolyeye ya da taç a hasta olmayan kız çocuğu yine tanımam.

gerçi bizim yeğenin babasının da bu konuda hoş taktiği var
götürüyor oyuncakçıya ya da bijuteriye
istediğin 1 şeyi alabilirsin diyor
olay bitiyor : )

Yukarda söylediğim hediyeyi Hakkı Devrim söylemişti. Çocuğunuza alabilirsiniz diye. Sen bilirsin. Karışmam.

programın bitişinde esra erol'un kostümü diye reklamı vermeleri lazım.

programın sonunda "esra erol'un elbisesi" diye yazar büyük ihtimalle.

programın sonuna kadar tahammül etmek zor olucak yine beklerim de yazmazsa diye endişelendim.

tvarşivi den önceki programa bak muhtemelen aynı firmadır ...

www.dizisponsorlari.com


şurdaki gelinlik 21 olabilir bence.

programın bitişinde esra erol'un kostümü diye reklamı vermeleri lazım.

gelinlik 21 den çıkan bir elbiseye pek benzemiyor. kaçırdık mı yani:(

normal. herkesin hayatina kimse karisamaz, ozgurlugu bidir.

Birbirlerini kaybetmemek için filandır muhtemelen.

Değilse de kime ne..?

herkesin bir popisi vardır. ayrıca, beyin bedava.

tabiki bize ne kendi bilecekleri şey ama sana garip gelmiş o da doğaldır.

nesi garip sıkı arkadaştırlar yürümekte zorlandıkları için elele tutuşmuşturlar.

kimsenin tercihlerine kimse karışamaz.

lezbiyen olabileceklerini düşünürdüm, garip gelmezdi.

macbook'a explorer yüklenebiliyor mu? windows'tan başka yere yüklenilemiyor diye biliyorum.

firefox ve opera'yı da deneyin.